MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki, trafik kazası nedeniyle maddi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine ilişkin verilen hüküm, davacı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R-Davacı vekili, davalının trafik sigortacısı olduğu aracı sevk ve idare eden davacının babası ...'ün karıştığı kazada öldüğünü, ayrıca bu kazada araçta bulunan davacının annesinin de öldüğünü, davacının ölen babasının desteğinden yoksun kaldığını belirterek, belirsiz alacak davası olarak açtıkları davada fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100,00 TL. destekten yoksun kalma tazminatının, temerrüt tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili, KTK'nun 109. maddesi ve ZMSSGŞ C-8. maddesi gereği, 2 yıl içinde açılmayan davanın zamanaşımına uğradığını, davacı murisinin karıştığı kazada tam kusurlu olması nedeniyle davacının tazminat talep hakkının bulunmadığını, kazada ölen davacının annesi Zülfiye'den dolayı davacıya 14.11.2011 tarihinde 20.026,08 TL. tazminat ödendiğini ve talebin mükerrer olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; KTK'nun 109. maddesi gereği davanın 2 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, davacı murisinin kendi kusuruyla sebep olduğu kazada öldüğü, ceza soruşturmasında kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği, açılmış ceza davası olmadığından KTK'nun 109/2. maddesindeki ../...- 2 -2014/169132017/1010ceza zamanaşımının olayda uygulanamayacağı gerekçesiyle, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, davacı murisinin ölümü nedeniyle 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 45. maddesi (6098 sayılı TBK m. 53) gereğince destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 109. maddesinde motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazmini için kaza gününden itibaren iki yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüş, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, davanın cezayı gerektiren bir eylemden kaynaklanması durumunda Ceza Kanunu'nun öngördüğü ceza zamanaşımının (sürücü, işleten veya diğer sorumlular için fark gözetilmeksizin) uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Ceza zamanaşımının uygulanması bakımından, sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturması yeterli olup, ayrıca fail hakkında mahkumiyet kararı ile sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı gerekmemektedir (HGK'nun 10.10.2001 gün 2001/19-652 E, 2001/705 K sayılı ilamı)-(HGK'nun 05.06.2015 gün 2014/17-2198 E, 2015/1495 K sayılı ilamı)-(HGK'nun 16.09.2015 gün, 2014/17-116, 2015/1771 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir).Davaya konu edilen olayda; davacının babası Ersin Arslan'ın, sürücüsü olduğu araçla, karşı yöne ayrılan şeritte seyreden araca çarpması şeklinde kaza gerçekleşmiş; davacının desteği Ersin ve annesi Zülfiye ölmüş, ayrıca kazada desteğin aracındaki 4 kişi ve karşı araçtaki iki kişi de yaralanmıştır. Yukarıda açıklandığı üzere, KTK'nun 109/2. maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı süresinin uygulanması için kamu davasının açılmış olması veya mahkumiyet kararı verilmiş bulunması aranmamakta olup cezayı gerektiren fiilin varlığı yeterlidir. Bir kişinin ölümü ve iki kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan sözkonusu trafik kazası da bu anlamda cezayı gerektiren bir fiil niteliğindedir ve davacı desteğinin vefat etmiş olması sonuca etkili değildir. Yasa koyucunun amacı, Karayolları Trafik Kanunu uyarınca tehlike sorumluluğunu doğuran olaylarda sorumlulara karşı daha uzun zamanaşımı süresi içerisinde yönelmeyi sağlamaktır. KTK'nun 109. maddesinin 2. fıkrasındaki “cezayı gerektiren fiil” ifadesinin seçilmesi zamanaşımı yönünden yukarıda da açıklandığı gibi soruşturma veya kovuşturma yapılması koşulla-../...- 3 -2014/169132017/1010rının aranmadığı sonucunu doğurmaktadır. Buna göre eylem için (TCK'nun 85/2. Md.) kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK'nun 66/1-d maddesinde öngörülen zamanaşımı süresinin 15 yıl olduğu dikkate alındığında, dava tarihi olan 01.07.2013'te zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır. Bu hale göre, zamanaşımı süresinin dolmadığı dikkate alınmak suretiyle, işin esasına girilerek tarafların delilleri toplanıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve hatalı gerekçeyle yazılı olduğu biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 6.2.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.