Mahkemesi :Sulh Ceza MahkemesiSuç : Yalan tanıklık Hüküm : TCK'nın 272/1, 62, 50/1-a, 52/2-4. maddeleri uyarıncamahkumiyet Dosya incelenerek gereği düşünüldü:Sanık tarafından 26.03.2012 tarihinde kollukta tanık sıfatıyla verilen ve dosyaya uygun olarak gerçeğe aykırı olduğu yerel mahkeme tarafından kabul edilen beyanın, kolluk görevlilerinin tanık dinlemeye yetkili makam olmaması nedeniyle yalan tanıklık suçunu oluşturmayacağı gözetilerek sanığın eyleminin TCK'nın 206. maddesinde düzenlenen resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunu oluşturup oluşturmayacağının karar yerinde tartışılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması, Kabule ve uygulamaya göre de; TCK’nın 50/3. maddesinin "uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adlî para cezası veya tedbirdir " hükmüne göre, fıkranın (a) bendinde belirtilen adli para cezasının, kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırım, diğer bentlerinde belirtilenlerin ise tedbir niteliğinde olduğu, TCK 50/6. maddesinde seçenek tedbirlere uyulmaması halinde yapılacak uygulama düzenlemiş olup, infaz aşamasında seçenek yaptırım olan adli para cezasının yerine getirilmemesi halinde ise anılan fıkraya göre değil 5275 sayılı Kanunun 106/3. maddesi uyarınca uygulama yapılacağı gözetilmeden infazı da kısıtlar biçimde TCK’nın 50/6. maddesi gereğince ihtarat yapılması,Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 17.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.