Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü: Kadastro sırasında 210 ada 73 parsel sayılı 14.633,80 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı Keramettin adına tespit edilmiştir. Davacı Sadık, yasal süresi içinde anne ve babasından kalan ve taksim yapılmayan taşınmazın müştereken tescili istemi ile dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın 3402 sayılı Yasa'nın 28/2. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına ve çekişmeli taşınmazın tespit gibi tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Sadık tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece; kendisine 3402 sayılı Yasa'nın 28/2. maddesi gereğince davetiye tebliğ edildiği halde davacının ilk oturuma katılmadığı, mazeret bildirmediği ve kendisini bir vekil ile temsil ettirmediği, dava sebep ve delillerini bildirmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de; bu konudaki değerlendirme yasaya uygun bulunmamaktadır. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 28. maddesinde "Davacı gerçek ve tüzel kişiler, dava sebep ve delillerini dilekçelerinde bildirmek zorundadır. Dilekçede bu husus biidirilmemiş İse, hakim gönderilecek davetiye İle dava sebep ve delillerini bildirmesini davacıya tebliğ eder. Davacı, ilk duruşma oturumuna kadar da dava sebep ve delillerini dilekçe ile veya ilk oturuma gelmek suretiyle bildirmez İse, hakim davanın açılmamış sayılmasına ve tespit gibi tescile karar verir. Bu hüküm davetiyede açıkça belirtilir" hükmü yer almıştır. Mahkemenin hükmüne esas olan 16.04.2009 tarihli ara kararına dayanılarak çıkarılan davetiyede duruşma gün ve saati belirtilmediği gibi; davacı taraf dava dilekçesinde taşınmazın ortak miras bırakanlarından kaldığını, usulüne uygun biçimde paylaşamadığını ileri sürmek suretiyle dava sebebini, keşif, mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarına dayandığını belirtmek suretiyle de delillerini bildirmiş olduğuna göre olayda 3402 sayılı Yasa'nın 28/2. madde hükmünü uygulama olanağı bulunmamaktadır. Bu durumda taraflarca bildirilen ve bildirilecek olan tüm deliller toplanıp gerekli değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Mahkemece yasaya uygun olmayan İhtara dayanılarak taraflar arasında kesin hüküm oluşturacak şekilde davanın reddine karar verilmiş olması isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 15.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.