MAHKEMESİ : TUZLUCA SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 12/07/2011NUMARASI : 2010/53-2011/177Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Kadastro sonucu K.Köyü çalışma alanında bulunan . ada .parsel sayılı, 15.802,88 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle 1/4'er hisse ile M.Ş., M.. Ş.., H.. Ş.. ve K.. Ş.. adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı K.Köyü Tüzel Kişiliği temsilcisi T.. Ş.. dava konusu taşınmazın köy gayrimenkul defterinde kayıtlı olduğu iddiasına dayanarak tapu iptal ve tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulü ile çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptali ile K. Köyü Tüzel Kişiliği adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalılar M.. Ş.. ve K.. Ş.. tarafından temyiz edilmiştir.Mahkemece, dava konusu taşınmazın köy gayrimenkul defterinde kayıtlı ve davacı Köy Tüzel Kişiliği'ne ait olduğu kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de; verilen sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Dava konusu taşınmaz 2008 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle 1/4'er hisse ile M. Ş., M.. Ş.., H.. Ş.. ve K.. Ş.. adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı K. Köyü Tüzelkişiliği temsilcisi T.. Ş.. tespit malikleri; Kurban, Müslüm ve H.. Ş..'i davalı göstererek dava açmıştır. Tespit maliki H.. Ş.. 2003 yılında, diğer tespit maliki M. Ş.ise 2008 yılında ölmüştür, yani davanın açıldığı tarihte her iki tespit maliki de hayatta değildir. Mahkemece dava tarihinde ölü olan tespit maliklerinin yasal mirasçıları davaya dahil edilmeden esas hakkında karar verilmiştir. Dava ehliyeti, davada taraf olma ehliyetidir. Nitekim, 6100 sayılı HMK'nın 50. maddesinde medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların, davada taraf ehliyetine de sahip olacağı hüküm altına alınmıştır. Yasa hükmünde belirtildiği üzere taraf ehliyeti, medeni hukuktaki hak ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir. Maddede, gerçek ve tüzel kişi ayırımı yapılmaksızın, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların davada taraf ehliyetine de sahip olacağı; 4721 sayılı TMK'nın 28. maddesinde ise, gerçek kişinin ölümüyle medeni haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarak da taraf ehliyetinin sona ereceği belirtilmiştir. Diğer yandan, gerek Türk Medeni Kanunu gerekse Hukuk Muhakemeleri Kanunu, dava açıldığı zaman hayatta olup, dava sırasında ölen kişiler yönünden düzenleyici hükümler (HMK m.55) getirmiş; ancak, dava açıldığı sırada ölü olan kişiler hakkında ise herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Öncelikle belirlemek gerekir ki, dava tarihinden önce ölüm nedeniyle şahsiyeti son bulan kişinin taraf ehliyetini yitireceği kuşkusuzdur. 6100 sayılı HMK’nın 114/1-d maddesine göre tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları dava şartları olarak düzenlenmiştir. Aynı Kanunun “dava şartlarının incelenmesi” başlıklı 115/2. maddesi “mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” hükmünü içermekte olup, anılan maddenin “gerekçe” bölümünde de aynı şekilde dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise usul ekonomisine uygunluk sağlanabilmesi için hakimin usulden ret kararı vermeden önce, eksikliğin tamamlanması için ilgilisine kesin süre verileceği esasının benimsendiği belirtilmiştir. Diğer yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 124/4. maddesi ile getirilen “Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hakim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir.” şeklindeki düzenleme ile dava dilekçesinde, tarafın yanlış gösterilmesinin “kabul edilebilir bir yanılgıya" dayanılması halinde, taraf değişikliğinin kabul edilebileceği hüküm altına alınmıştır. Dava, kadastro sonucu oluşan tapu kaydının, kadastro öncesi nedenlere dayanılarak iptali ve tescili isteğidir. Davanın açıklanan bu niteliğiyle, çekişmeli taşınmazın tapu kaydında malik olarak görünen K., M. ve H.. Ş..'e doğru olarak husumet yöneltilmiştir. Dosya kapsamından ise, davalı H.. Ş.. ve M. Ş.'in dava açıldığı sırada ölü oldukları anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, davanın taraf ve dava ehliyeti olmayan kişilere karşı açıldığı sabittir. Ancak, davalılar H.. Ş.. ve M. Ş.'in “ölü” olduğu, ne tapu kaydında ne de kadastro tespit tutanağında belirtilmediğine göre; davacı Köy Tüzel Kişiliği temsilcisinin doğru olarak husumet yönelttiği tapu malikleri H.. Ş.. ve M. Ş.'in dava açıldığı sırada ölü olduğunu bilebilecek bir durumda olmadığı anlaşılmaktadır. Bir başka deyişle, bu gibi durumlarda, belirtilen yasa maddeleri uyarınca, verilecek ara kararla durumun belirtilmesi, dava şartı noksanlığının giderilmesi ve davanın doğru hasma yöneltilmesi için davacıya imkan sağlanması gerektiği kabul edilmelidir. Mahkemece, davacıya, taraf ve dava ehliyeti şartı noksanlığını gidermesi için HMK’nın 115/2. maddesi uyarınca kesin süre verilmesi gerekirken, kesin süre verilip ve taraf teşkili sağlanmadan davanın esasına girilerek sonuçlandırılması usulen mümkün değildir. Hal böyle olunca yukarıda belirtilen şekilde tespit malikleri Mehmet ve H.. Ş..'in yasal mirasçıları davaya dahil edilerek usulen taraf teşkili sağlandıktan sonra tarafların iddia ve savunmalarına ilişkin tüm deliller toplanarak uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekirken, taraf teşkili sağlanmaksızın hüküm kurulması isabetsiz olup, davalının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davalılara iadesine, 23.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.