Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8452 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 15310 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Davacılar ... Mahallesi çalışma alanında bulunan ve 1964 yılında yapılan kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmaz bölümü hakkında irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tescil istemiyle 29.5.2015 tarihinde dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne fen bilirkişilerin 10.12.2015 tarihli raporlarına ekli krokide (A) harfi ile gösterilen, 23.590,45 metrekare ve (B) harfi ile gösterilen 4.536,42 metrekare yüzölçümlü taşınmazların miras payları oranında davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı ... temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir. Dava, TMK’nın 713/1 ve Kadastro Kanunu'nun 14. maddesine dayalı tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, dava konusu yerin tespit harici bırakıldığı tarihten itibaren davacıların murisi tarafından kullanıldığı ve murisin ölümü üzerine davacıların kullanmaya devam ettiği ve toplamda 20 yıldan fazla süredir zilyetliklerini devam ettirdikleri, sunulan bilirkişi raporlarında da taşınmazın özel mülkiyete elverişli olup tarım arazisi niteliğinde olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Her ne kadar Kadastro Müdürlüğünün cevap yazısında 1964 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında dava konusu yerin hangi gerekçe ile tespit harici bırakıldığının tespit edilemediği bildirilmiş ise de fen bilirkişi raporuna ekli kadastro paftasında çekişme konusu taşınmaz bölümlerinin çalılık olarak belirtilen alanda gösterildiği anlaşılmaktadır. Öncesi çalılık olan taşınmaza imar-ihyaya muhtaç yerlerden olduğunun kabulü ve davacı taraf lehine 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. ve 17. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmiş olup olmadığının araştırılması zorunludur. Bir taşınmazın kullanım süresi ile niteliğini ve üzerindeki imar-ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihi en iyi belirleme yöntemi hava fotoğrafları olduğu halde Mahkemece, hava fotoğrafları getirtilerek bilirkişi marifetiyle yorumlatılmamış, mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarının doğruluğu, hava fotoğrafları ile denetlenmemiş, davaya konu (A) ve (B) bölümleri arasında dosyada mevcut kadastro paftasına göre dere bulunduğu anlaşıldığı halde jeolog bilirkişi görüşüne başvurulmamış; davacılar çekişmeli taşınmazın murisleri Hatice'den intikal ettiğini belirttikleri halde, aynı çalışma alanı içerisinde muris Hatice'ye ait belgesiz zilyetlik yolu ile tespit ve tescil edilen taşınmaz olup olmadığı araştırılmamış; komşu 2943, 2937, 2936, 2932, 2931 parsel sayılı taşınmaz tutanakları ve varsa dayanağı olan kayıtlar dosya arasına alınarak çekişmeli taşınmaz yönünü ne okuduğu araştırılmamış; beyanlar ve raporlar komşu parsel tutanakları ve varsa dayanağı olan kayıtlar ile denetlenmemiş; TMK’nın 713/4 ve 5. fıkraları uyarınca yapılması zorunlu olan yasal ilanlar dahi yapılmamıştır. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz. Doğru sonuca ulaşılabilmesi için; Belediye sınırları içerisinde bulunduğu anlaşılan taşınmazın bulunduğu yere ilişkin onaylanmış imar planı olup olmadığı varsa onay tarihi araştırılarak; taşınmazın imar planı kapsamına alındığı tarihten 15-20-25 yıl öncesine, imar planı bulunmaması halinde dava tarihinden 15-20-25 yıl öncesine ait stereoskopik hava fotoğrafları ile birlikte memleket haritaları getirtilerek dosya ikmal edildikten sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, 3 kişilik ziraat mühendisi ile 1 jeodezi ve fotogrametri mühendisi ve jeolog bilirkişi eşliğinde oluşan bilirkişi kurulu katılımı ile keşif yapılmalıdır. Taşınmazın başında yapılacak keşif sırasında yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından, taşınmazın geçmişte ne durumda bulunduğu, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, kim tarafından ne zamandan beri ne suretle kullanıldığı, taşınmazın öncesinin devletin hüküm ve tasarrufundaki yerlerden olup olmadığı etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, bilirkişi ve tanık beyanları arasında çelişki olduğu takdirde yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişki giderilmeli; 3 kişilik zirai bilirkişi kurulundan, taşınmazın toprak yapısı ve niteliğini belirtir ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişiden stereoskopik hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle incelenmesi neticesinde taşınmazın sınırlarının ve niteliğinin belirlenmesi, taşınmaz üzerinde imar-ihyanın tamamlanıp tamamlanmadığı, tamamlanmış ise tamamlanma tarihini tespit etmesi istenilmeli, taşınmazın tüm yönlerini gösterir fotoğrafları çektirilmeli, fen bilirkişiye keşfi takibe imkan verir ve denetime elverişli kroki ve ayrıntılı rapor düzenlettirilmeli, jeolog bilirkişiden taşınmazın sınırındaki dereden kazanımının olup olmadığı, dereye müdahalesinin bulunup bulunmadığı hususlarında rapor alınmalı; mahalli bilirkişi ve tanık beyanları teknik raporlar ve komşu parsel tutanakları ve dayanak kayıtları ile denetlenmeli; 3402 sayılı Kadastro Yasası'nın 14. maddesinde aynı çalışma alanı içerisinde belgesiz zilyetliğe dayalı olarak bir kimsenin sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar taşınmaz mal iktisap edebileceği dikkate alınmalı; bu nitelikteki davalarda TMK’nın 713/4 ve 5. fıkraları gereğince keşif sonucu elde edilen bilirkişinin rapor ve krokisine göre gerekli yerel ve gazete ilanları yöntemine uygun bir biçimde yapılmalı, ilanın yapıldığı gazete ile ilan tutanakları dosya arasına konulmalı, yasal 3 aylık sürenin dolması beklenilmeli ve bundan sonra 3402 sayılı Kanun'un 14. ve 17. maddesinde öngörülen koşullar yönünden tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik incelemeyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, davalı ... temsilcisinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 28.10.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.