Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 8281 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 4121 - Esas Yıl 2015
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Kadastro sonucu ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 299 ada 55 parsel sayılı 2.078.60 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz tapu kaydı nedeniyle 1/2'şer paylarla .... ve (...) ... adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı ... ...; dava konusu taşınmazın tapu kaydında 1/2 payla malik olarak gösterilen (...) ... isminde bir kimsenin bulunmadığı, tamamının annesi ...'ye ait iken ölümü ile mirasçılar arasında yapılan taksim sonucu kendisine kaldığı iddiasına dayanarak taşınmazın tapu kaydının iptali ile tamamının müstakilen kendi adına tescili istemiyle ... kızı ...'ya husumet yöneltmek suretiyle dava açmıştır. Yargılama sırasında muris ...'nin davacı dışındaki diğer mirasçısı olan ...'nin mirasçıları duruşma da alınan beyanlarında davacının ... kızı ...'ya karşı açtığı dava ve istemi yönünden davaya muvafakat ettiklerini ancak taşınmazın tamamının muris ...'ye ait olduğunu savunmuşlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.Dava; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 13/B-c maddesine dayanılarak böyle bir kimse bulunmadığı iddiası ile Ömer kızı Fatma adına kayıtlı 1/2 hisseye ilişkin tapu kaydının iptali ve davacı adına tescili isteminden ibarettir. Mahkemece ölü kişi aleyhine dava açılamayacağı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına ve davacının iddiasına uygun düşmediği gibi yapılan inceleme ve araştırma dahi hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Mahkemece davalı olarak gösterilen ... adına; ... Mahallesi/... adresine çıkartılan davetiye adres yetersizliği ve muhatabın soy ismi bilinmemesi nedeniyle iade edildikten sonra savcılık aracılığı ile bu kişinin araştırılması talep edilmiş ve bunun sonucunda ... ve ... kızı 1270 ... doğumlu 09.04.1326 ölüm tarihli ...’ya ait nüfus kaydı dosya arasına alınmış; bu kişinin mirasçılarının tespitine yönelik olarak tekrar yapılan araştırmada ise çekişmeli taşınmazın bulunduğu ... Mahallesi’nden ... kızı ... isminde bir kişinin olduğu, mirasçılarının ... ve ... olduğu, ...’nin öldüğü; ...’ın ise Ankara’da yaşadığı şeklindeki müzekkere cevabından sonra; Mahkemece ... Nüfus Müdürlüğü’ne yeniden yazılan müzekkereye cevaben, bu kez de ... kızı ...'nın 1270 doğumlu olup 9.4.1326 tarihinde öldüğü belirtilmiş; gelen müzekkereye ekli nüfus kaydında ise tek mirasçısı ... olarak tespit edilmiş ve bu kişinin de 1333'de öldüğü belirtilmiş; ... Nüfus Müdürlüğü’ne 22.9.2000 tarihinde tekrar “... kızı ...'nın mirasçıları olduğu bildirilen ... ile ...'ün nüfus kayıtlarının çıkartılması “için yazılan müzekkereye Nüfus Müdürlüğü'nün 3.10.2000 tarihli cevabında ise “... mirasçısı olarak ... değil, ...'e rastlandığı belirtilmiştir. Tüm bu araştırmalardan sonra; davacı, dosyaya sunduğu 14.11.2000 tarihli beyan dilekçesi ile “kendisinin haricen yaptığı tahkikatta, ... kızı ...’nın 1270 doğumlu ve 1326'da öldüğü; geriye dul ölümü ile varis olarak oğlu ...'ı bıraktığı; Onunda 1333 yılında ölümü ile tek kızı ...'yi terk ettiği, ...’nin ... Mahallesi, 24 hanede nüfusa kayıtlı ... ile evlendiği; ancak bu haneye giderken ... olarak gittiği; bilahare ... ismini aldığı; bu isimle 26 hanedeki .. ile evlenip bu hanede 5.5.1956 tarihinde ölerek ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1999/556 Esas, 1999/584 Karardaki mirasçılara bıraktığı” iddia olunmuş; mahkemece de veraset ilamında belirtilen bu kişilerin tespit ve tapu maliki ... mirasçısı olduğu kabul edilerek davaya dahil edilmiş iselerde, dosyadaki bilgi belge ve nüfus kayıtlarından davaya dahil edilen bu kişiler ile ... kızı ... arasındaki ırsi ilişki dahi tespit edilememektedir. Hal böyle olunca, yukarıda ayrıntılı olarak anlatıldığı üzere çekişmeli 299 ada 55 parsel sayılı taşınmazın tespit ve tapu maliki olan ... kızı ...'nın kim olduğu ya da mirasçılarının kimler olduğu tam olarak tespit edilemediğine; kaldı ki davacı tarafça zaten böyle bir kimse bulunmadığı iddiasıyla dava açıldığına göre, 6100 sayılı HMK’nın 124. maddesi de dikkate alınarak; davacıya 3561 sayılı Mal Memurlarının Kayyım Tayin Edilmesine Dair Kanun uyarınca mahallin en büyük mal memurunun kayyım atanması için vesayet makamından talepte bulunmak üzere süre verilmesi, vesayet makamınca verilecek karar uyarınca atanan kayyım davaya dahil edilerek yargılamaya devam edilmesi ve işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile davanın reddi isabetsiz olup; temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacıya iadesine, 25.10.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.