Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7907 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 9015 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; duruşma için belli edilen 17.03.2015 gün ve saatte temyiz edenlerden ... vekili Avukat ... ve Hazine vekili ... ile aleyhine temyiz istenilen ... vekili Avukat ... geldiler. Gelenlerin yüzlerine karşı duruşmaya başlandı. Tarafların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmanın bittiği bildirilip, süresinde yapılan inceleme sonucu verilen geri çevirme kararı ile istenilen belgeler de dosyasına konulduktan sonra yeniden inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:Yargıtay bozma ilamında özetle "tescili istenen taşınmaz tapulama sırasında dere yatağı olarak bırakıldığı halde, jeolog bilirkişisinden rapor alınmaması, taşınmazın dere yatağından kazanılıp kazanılmadığının belirlenmemesi, davacı bitişiğinde bulunan tapulu 889 parsel sayılı taşınmaz ile birlikte dava kanusu taşınmazı satın aldığını ileri sürdüğü halde dinlenen tanıklardan bu hususun sorulmamasının isabetsiz olduğuna" değinilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sırasında ...; davacı ...'dan taşınmazın zilyetliğini devraldığını öne sürerek; ..., bitişiğindeki tapulu 889 parsel sayılı taşınmazın bir kısım payı ile tescili istenen ve üzerinde ev bulunan bölümle birlikte tahminen 400 metrekare yüzölçümündeki yeri önceki maliklerinden devraldığını öne sürerek; ..., tescili istenen taşınmazın ...'a satılan evin kapsadığı 153 metrekare yüzölçümündeki bölümü dışında kalan bölümlerini önceki malik Kılıç Bakır'dan aldığını ve halen zilyet olduğunu öne sürerek ayrı ayrı davaya katılmışlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne; fen bilirkişileri ... ve ... tarafından düzenlenen 09.07.2013 tarihli harita ve raporda (B) ile gösterilen 160,15 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz bölümünün davacı ... adına tapuya tesciline müdahil davacıların davalarının reddine, Hazinenin birleşen davadaki elatmanın önlenmesi ve kal talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı-davacı Hazine vekili, davalı ... vekili, müdahil ... vekili, müdahil ... vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.Mahkemece; çekişmeli taşınmazın İbrahim Cunda'ya ait iken ...'a satıldığı, ...'ın da zilyetliğinde iken müdahil ...'ya sattığı ve zilyetliğini devrettiği, bu durumun müdahiller tarafından da kabul edildiği, dolayısıyla müdahillerin taleplerinin dinlenemeyeceği gerekçe gösterilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuşsa da varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Çekişmeli taşınmazın öncesinde ...'ya ve bitişiğinde bulunan dava dışı 889 parselin bir kısım payı öncesinde ..'ya ait iken ...'ın, tescile konu evin olduğu bölümü de kapsayan 1 dönümlük taşınmazı ...'dan, bitişiğinde bulunan 889 parseldeki payını da ...'dan 1988 yılında zilyetliğini de devralmak suretiyle satın aldığı taşınmaza ait tapu kaydından ve keşifte dinlenen bilirkişi ve tanık beyanlarından anlaşılmaktadır. Esasen bu hususta taraflar arasında da ihtilaf olmayıp uyuşmazlık, tescile konu taşınmazın bundan sonra ... tarafından kime satıldığı ve zilyetliğin kime devredildiği noktasında toplanmaktadır. Davacı ... tarafından eldeki tescil davası açıldıktan sonra müdahil ... taşınmazı ...'dan 21.10.2004 tarihli harici senetle satın aldığını öne sürerek müdahil olmuş, 07.03.2006 tarihli duruşmada ...; taşınmazı müdahil ...'ya devrettiğini, artık taşınmazla bir alakasının kalmadığını beyan etmiştir. Daha sonra ..., ...'ın bu taşınmazı 2000 yılında noter senedi ile ...'e sattığını, ...'dan da 2002 yılına kendisinin satın aldığını ve o tarihten bu yana kendisinin kullanımında olduğunu öne sürerek 29.09.2006 tarihli harçlı dilekçe ile davaya müdahil olmuş; bilahare ... de taşınmazı ...'dan 11.02.2000 tarihli noter senedi ile satın aldığını, 153 metrekare yüzölçümündeki bölümünü ve üzerindeki evi müdahil ...'a sattığını taşınmazın geri kalan bölümünün kendisine ait olduğunu öne sürerek 29.09.2008 tarihli harçlı dilekçe ile müdahil olmuştur. ...'ün müdahil olmasından sonra bu kez ... aslında taşınmazı ...'dan daha önce satın aldığını öne sürerek 1999 yılına ait başka bir harici satış sözleşmesi ibraz etmiştir. Davacı müdahil ...'in sonradan 2004 tarihli harici senet ile satın aldığını söyleyip sonradan diğer müdahil ...'ün sunduğu 2000 tarihli senedin geçerliliğini ortadan kaldırmak amacıyla 1999 tarihli harici senedi sunması karşısında 1999 tarihli senede itibar edilmesi mümkün değildir. Diğer yandan ... tarafından 11.02.2000 tarihli noter senedi ile 889 parsel sayılı taşınmazdaki payını ve ...'dan satın aldığı taşınmazı satması için ...'e vekalet verdiği ve aynı tarihli harici satış sözleşmesiyle de sözkonusu taşınmazların ...'e satıldığı ve nitekim bu vekalete dayalı olarak 889 parsel sayılı taşınmazdaki payın ...'e devredildiği, ...'ten de 889 parsel sayılı taşınmazdaki payın kayden ... tarafından satın alındığı, evin bulunduğu tescile konu alan da bu satışla birlikte ...'a devredildiği, Her ne kadar ... ...'ü vekillikten azlettiğine dair azilnamenin ilgili noterden onaylı örneği getirtilmiş incelenmesinde azilnamenin vekile adresinde tanınmadığından tebliğ edilemediği diğer bir deyişle müdahil ... yönüyle azilnamenin eldeki dava yönüyle bir etkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Fen bilirkişileri ... tarafından düzenlenen ve hükme esas alınan raporda tescile konu üzerinde ev ve çardağı bulunan 160,15 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz olduğu (evin ayrıca 38,25 metrekare yüzölçümündeki bölümünün 889 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunduğu belirtilmiş ise de bu bölüm davaya konu değildir), müdahil ... ev dışında kalan bir kısım yerin kendisine ait olduğunu öne sürmekte ise de 06.03.2006 havale tarihli Jeofizik mühendisi bilirikişi tarafından verilen raporda bina dışında kalan bölümünün dereyatağında kaldığını belirtmiş olması ve dosyaya sunulan taşınmaza ait fotograflardan binanın kaldığı bölümün 889 parsel ile aynı kotta ancak diğer bölümlerinin ani bir eğimle inen yamaç şeklinde olduğu çalılıklarla kaplı olduğu gözlemlenmesi karşısında müdahil ...'ün fazlaya dair talepleri yerinde görülmemiştir. Diğer yandan taşınmazın su aboneliğinin 2002 yılından itibaren müdahil ... adına olduğu, evin üst katının adı geçen tarafından yaptırıldığı, 2002 yılından bu yana kullanımının adı geçende olduğu yapılan keşif sonucunda alınan beyanlardan anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, çekişmeli taşınmazın müdahil ... adına tesciline, diğer müdahillerin taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, davalı-davacı Hazine vekili, davalı ... Belediyesi vekili, müdahil ... vekili'nin tüm temyiz itirazlarının reddine, müdahil ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne, hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, Yargıtay duruşması için belirlenen 1.100,00 TL vekalet ücretinin aleyhine temyiz olunan taraftan alınarak, kendisini vekil ile temsil ettiren temyiz edenlere verilmesine, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davalı ... Başkanlığına ve müdahillere ayrı ayrı iadesine, 19.10.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.