Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7389 - Karar Yıl 2006 / Esas No : 5932 - Esas Yıl 2006





Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü: Kadastro sırasında 244 ada 1, 2, 4, 5, 6, 8, 9 parsel sayılı muhtelif yüzölçümündeki taşınmazlardan 1, 2, 8, 9 parseller sit alanında kalması nedeniyle 1 parsel ham toprak taşlık ve çalılık, 2 parsel su deposu ve arsası, 8 parsel arsa, 9 parsel ham toprak vasfı ile Hazine adına, 244 ada 4, 5 ve 6 parseller ise Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle ham toprak vasfı ile Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı Ç... Belediye Başkanlığı, tüm parseller hakkında Belediyenin zilyetliğinde bulunduğu iddiasına, Fatma ise 244 ada 8 parsel hakkında kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmışlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; niza konusu tüm parsellerin mer'a olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilmiş; hüküm, davacı Ç... Belediyesi Tüzel Kişiliği vekili tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece çekişmeli taşınmazların kamu orta malı mer'a olduğu kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar için yeterli bulunmamaktadır. Dosya kapsamından da anlaşılacağı üzere, taşınmazların bulunduğu bölgede 1980 yılında arazi kadastrosu yapılmış ve taşınmazlar tespit dışı bırakılmıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'na göre tespit dışı bırakma işlemi de bir kadastro işlemidir. Bu tür yerlerin yeniden kadastrosunun yapılabilmesi ve bu işlemin 2. kadastro sayılmaması için kamu kurum ve kuruluşlarına ait yerlerden olması veya tapulu olup, maliklerince kadastrolarının yapılmasının talep edilmiş bulunması gerekir (3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 22/2 ve aynı yasanın geçici 4. maddesinin son fıkrası). Mahkemece taşınmazın ikinci kadastroya tabi tutulup tutulmadığı, ikinci kadastroya tabi tutulmuş ise bu kadastronun bütün sonuçları ile geçersiz olacağı düşünülüp bu yönde bir araştırma yapılmaması yasaya aykırıdır. Ayrıca taşınmazların salt sit alanında bulunmaları şartları gerçekleştiği takdirde zilyetlikle iktisaba engel değildir. Taşınmazların altında ve üzerinde korunmayı gerektirir kültür ve tabiat varlığı bulunmadığı veya bu tür varlıkların koruma alanı konumunda bulunmadıkları sürece 5226 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girmesinden önce zilyedi yararına mülk edinme şartlarının gerçekleşmesi halinde bu kişi veya kuruluş adına tescil kararı verilmesi gerekir. Bir başka ifade ile kanun koyucu kazanılmış hakları korumadığını açıkça belirtmediği sürece bu hakkın yargı mercilerince mutlaka korunması ve bu hakka saygı gösterilmesi gerekir. Bu nedenle mahkemenin taşınmazın sit alanında olması sebebiyle iktisabının mümkün olmadığı yolundaki gerekçesi de temel hukuk kurallarına uygun düşmemektedir. Ne var ki, taşınmazlar üzerinde korunmayı gerektirir zilyetlik bulunmadığı belirlendiğinden, mahkemenin yasal olmayan bu gerekçesi sonuca etkili bulunmamaktadır. Bundan ayrı olarak taşınmazlar Devlet ormanına sınır bulunmaktadır. Bu nedenle orman sayılan yerlerden olup olmadığının mutlaka araştırılması gerekir. Anayasa'nın 169/2 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 18/2. maddeleri uyarınca, ormanların zilyetlikle kazanılması mümkün olmadığı gibi, taşınmazların orman olduğunun belirlenmesi halinde mer'alarda olduğu gibi sınırlandırma değil, orman vasfı ile Hazine adına tescil kararı verilmesi gerekir. Hal böyle olunca, bölgede bulunan ormanların kadastrosunun yapılıp yapılmadığı araştırılmalı, orman kadastrosu yapılmış ise kadastro haritası ve tutanağı ormancı bilirkişiler aracılığı ile usulen mahalline uygulanmalı, taşınmazların bulunduğu bölgede orman kadastrosu yapılmamış ise 1/25.000 ölçekli memleket haritası, amenajman planı ve hava fotoğrafları getirtilerek 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 1. maddesi uyarınca ormancı bilirkişilerden düşünce alınmalı, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile hüküm kurulması isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 20.11.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.