MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLTaraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; duruşma için belli edilen gün ve saatte temyiz eden ... vekili Avukat ... geldi. Aleyhine temyiz olunan taraftan gelen olmadı. Gelenin yüzüne karşı duruşmaya başlandı. Sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmanın bittiği bildirildi. Süresi içinde inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:Yargıtay bozma ilamında özetle; "olayları anlatma görevinin davacıya, hukuki vasıflandırmanın hakime ait olduğu vurgulanmak suretiyle davanın on yıllık hak düşürücü süre içinde tespitten önceki sebeplere dayalı olarak açılan tapu iptal ve tescil davası olduğu belirtilerek; mahkemece bu doğrultuda toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken vasıflandırmada hataya düşülerek davanın Kadastro Kanunu'nun 41. maddesine dayalı olarak açılan sınır düzeltmesi istemine yönelik kabul edilmek suretiyle usulden reddine karar verilmesinin isabetsizliğine" değinilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece, davacının çekişmeli taşınmazların fen bilirkişi raporunda (A) ile gösterilen bölümlerinin kendisine ait olduğunu iddia ettiği ancak bu iddiasını ispatlayamadığı; çekişmeli 231 ada 64 parsel sayılı taşınmaz hakkında daha önceden Kadastro Mahkemesinde görülen dava sırasında da tanıklık yapan davacı tanıklarının o dosyanın keşfi sırasında "taşınmaz üzerinde davalı dışında kimsenin hakkı bulunmadığını" bildirmeleri karşısında, eldeki davada "taşınmazın bir kısmının davacıya ait olduğu" yönündeki beyanlarına itibar edilemeyeceği, üstelik Kadastro Mahkemesinde görülen davada 231 ada 67 parsel sayılı taşınmaz hakkında açıklayıcı beyanlarının bulunmadığı gerekçe gösterilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Gerekçeye esas alınan Kadastro Mahkemesinin 2002/361 Esas, 2003/448 Karar sayılı dava dosyasının incelenmesinde ... ve arkadaşları tarafından 231 ada 64 parsel sayılı taşınmazın kök muris ... oğlu ...'den geldiğini ileri sürerek miras hakkına dayalı olarak dava açtığı, taşınmazın sınırlarına yönelik bir iddia ve savunma bulunmadığı, yerel bilirkişi ve tanıklarca taşınmaz hakkında genel beyanda bulunulduğu, fen bilirkişisince düzenlenen raporda taşınmazın sınırlarının yanlış yerlerden geçirildiğine dair bir bilginin mevcut olmadığı görülmektedir. Her şeyden önce belirtilen dosyada davacı ... taraf değildir. Eldeki davada ise; fiili olarak zeminde mevcut bulunan sınırların aksine olarak kadastro tespiti sırasında sınırların yanlış yerden geçirildiği öne sürülerek dava açılmış ve 64 parsel sayılı taşınmazın 39.311,00 metrekare yüzölçümündeki büyüklüğü karşısında talep edilen yerin 1549 metrekarelik yer olduğu, yine 67 parselin 3.069,00 metrekare yüzölçümüne sahip iken davacı tarafından talep edilen yerin 135 metrekarelik bölüm olduğu diğer bir anlatımla taşınmazların yüzölçümlerinin büyüklüğüne göre talep edilen miktarın küçüklüğü dikkate alındığında ancak fen bilirkişilerince özel bir ölçümle bu husus tespit edilebileceğinden Kadastro Mahkemesinde görülen davada alınan beyanların eldeki davada hükme esas alınması mümkün değildir. Kaldı ki; Kadastro Mahkemesinde görülen davada 231 ada 67 parsel sayılı taşınmaz dava konusu dahi edilmemiştir. Dosyaya getirtilen tapu kaydına göre 67 parselin hükmen (diğer taşınmazdan farklı bir tarihte) tapuya tescil edildiğine göre başkaca bir dosyada dava konusu edilmiş olduğu ve bu dosyanın da getirtilmesi gerektiği gözden kaçırılmıştır. Hal böyle olunca; öncelikle 231 ada 67 parselin hükmen tesciline esas olan dava dosyası getirtilerek eldeki dava dosyasıyla ile bir bağlantısı olup olmadığı saptanmalı daha sonra davacının talep ettiği ve fen bilirkişisi tarafından (A) ile gösterilen taşınmaz bölümlerinin davacıya ait 231 ada 65 parsel sayılı taşınmazının devamı niteliğinde olup olmadığı belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde ve nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, davacının temyiz itirazlarının bu nedenlerle kabulü ile usul ve yasaya aykırı hükmün BOZULMASINA, Yargıtay duruşması için belirlenen 1.350,00 TL vekalet ücretinin aleyhine temyiz olunan taraftan alınarak, duruşmada kendisini vekil ile temsil ettiren davacı tarafa verilmesine, peşin yatırılan temyiz karar harcının temyiz edene iadesine, 14.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.