Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6292 - Karar Yıl 2003 / Esas No : 6501 - Esas Yıl 2003





Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtayca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. Gereği görüşüldü:Kadastro sırasında 1, 2, 3, 10, 11, 12 ve 13 parsel sayılı 2349.50, 1836, 133900, 5812, 58250, 26875, 993750 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar Asliye Hukuk Mahkemesinde dava konusu olduğundan söz edilerek malikhaneleri açık bırakılmak suretiyle tespit edilmiştir. Davacı Hazine tarafından davalılar aleyhine Asliye Hukuk mahkemesinde açılan tapu iptali ve tescil davası davaya konu olan parseller hakkında tutanak düzenlenmiş olması nedeniyle Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır. Kadastro Mahkemesinde çekişmeli parsel tutanakları ile dava dosyası birleştirilmiştir. Yargılama sırasında davacı Hazine, Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları davanın kapsamına 4, 5, 6, 7, 8, 15, 16, 14, 55, 215, 217,218, 219, 257, 397, 398, 423, 444, 450, 451 ve 448 nolu parsel yerlerinin de girdiğini belirterek davalı hale getirilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine, 1 nolu parselin Murat, 2 nolu parselin Fehmi, 3 nolu parselin Süleyman ve Mehmet, 10 nolu parselin Reşat, 13 nolu parselin Baki, 12 nolu parselin tamamı 48 pay kabul edilerek 24 payının Ahmet, 24 payının da Saffet mirasçıları, 11 nolu parselin Saffet mirasçıları adına tapuya tesciline, davacı Hazine'nin 26.7.1976 tarihli dilekçesinde belirtilen 4, 5, 215, 398, 6, 7, 9, 219, 14, 8, 448, 15, 16, 55, 257, 423, 218, 450, 451, 217, 444 ve 397 parseller hakkında süresinde dava açılmadığı, tutanakların kesinleştiği ve on yıllık kadastrodan önceki nedenlere dayalı olarak dava açma süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine vekili ile davalılardan Hakkı mirasçısı Cengiz tarafından temyiz edilmiştir.Davacı Hazine tarafından 29.8.1949 tarihli dava dilekçesi ile Hakkı, Makbule, Mustafa ve Ali aleyhine tapu iptal ve tescil davası açıldığı davanın mahkemenin 1949/1194 esasına kaydedildiği yapılan yargılama sonunda 29.4.1955 gün 1951/241 esas, 1955/191 sayılı kararla Hazine'nin davasının red edildiği, Hazine'nin temyizi üzerine Yargıtay Birinci Hukuk Dairesinin; 23.11.1956 gün 1956/6983-5903 sayılı ilamla araştırmaya yönelik olarak bozulduğu, davanın bozma üzerine mahkemenin 1960/84 esasa kaydedildiği, yapılan yargılama sonunda 16.10.1962 gün 1962/489 sayılı kararla davanın reddedildiği, Yargıtay Birinci Hukuk Dairesinin 2.7.1964 gün 1964/4690-4029 sayılı kararla tapu hududunda fundalık bulunduğu, mahiyeti itibariyle gayri muayyen ve gayri sabit olduğu cihetle tapuda yazılı yüzölçümü delaletiyle ihtilafın halli ihtiva eder gerekçesiyle kararın bozulduğu, bozma üzerine davanın 1 965/118 esasına kaydedilerek dava konusu taşınmazlarla ilgili olarak tutanak düzenlenmiş olması nedeniyle 16.11.1965 gün 1965/798 sayılı kararla mahkemenin görevsizliği nedeniyle dosyanın tapulama mahkemesine aktarıldığı belirlenmiştir.3402 sayılı Kadastro Kanununun 5 ve 27. maddeleri uyarınca kadastro faaliyeti başlamadan önce genel mahkemelerde davaya konu olan taşınmazların geometrik ve hukuki durumunu belirlemek görevi kadastro hakiminindir. Bu nedenle mahkemece öncelikle yapılacak iş 29.8.1949 tarihli dava çevresine konu olan taşınmazları ve sınırlarını doğru olarak saptamaktır. Kadastro tarafından taşınmazların davaya konu veya dava dışı gösterilmesi de etkili değildir. Asliye Hukuk Mahkemesi davasına konu olan taşınmazlı olarak kadastro tarafından geometrik ve hukuki durumun belirlenmiş o hukuksal hiçbir sonuç doğuramaz. Bu itibarla mahallinde keşif yapılarak kapsamına giren tüm taşınmazlar belirlenmeli, bu taşınmazlarla ilgili tutar dosya ile birleştirilerek kanunda öngörülen askı ilanları yaptırılmalıdır. Öte yandan mahkemece 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. m. sinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçtiği belirtilmiş ise de, genel kemede aktarılan davalara konu olan parseller yönünden anılan maddenin uygulanması mümkün değildir. Ayrıca 9.5.1960 gün 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bozmaya uyulmakla ilgili yararına usuli müktesep hak oluşur. Bozmaya uyan mahkeme bozma doğrultusunda işlem ya|| zorundadır. Sözü edilen bozma kararında davalıların dayandığı tapu kaydının değişebilir sınırlı olduğu açıkça vurgulanmıştır. Kadastro Kanuni 20/C maddesi uyarınca değişebilir sınırlı kayıtların kapsamının kayıt mi na göre belirlenmesi zorunludur. Mahkemece bozma kararı uyarınca o usuli müktesep hak kuralı göz ardı edilerek hüküm kurulması da usul yasaya aykırıdır. Kayıt kapsamı belirlenirken varsa kaydın revizyon gör parsellerinde dikkate alınması gerekir. Bu nedenle davalılara ait tapularının revizyon görüp görmediği Tapu Sicil ve Kadastro Müdürlüklerinde olmalı, ilgili parsellere ait tutanak örnekleri getirtilmeli ve uygulamada dikkate alınmalıdır. 12.8.1952 tarihli keşifte davalılar vekili, çekişmeli taşınmazın öncesinin sazlık, bataklık ve insanların kullanmadığı bir yer iken davanın murisi tarafından satın alındığını bildirmiştir. Yargılama sırasında dini bazı bilirkişi ve tanıklar da bu doğrultuda beyanda bulunmuşlardır. Taşıt 1931 yılında satım suretiyle davalı tarafa intikal etmiş, Hazine tarafında tapu iptal ve tescil davası ise 1949 yılında açılmıştır, iktisap tarihinden dava tarihine kadar 20 yıllık süre geçmediği gibi, bataklık ve sazlık yerlerin 551 yılı Kanunda öngörülen prosedür dışında zilyetlikle kazanılması da mümkün değildir. Mahkemece bu yönler gözetilmeksizin hüküm kurulması isabetdir. Temyiz itirazlarının bu nedenlerle kabulü ile hükmün (BOZULMASI 20.6.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.