Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü: Kadastro sırasında 168 ada 12 parsel sayılı 19572.19 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz A....'in işgalinde bulunduğu ancak zilyetlikle iktisap şartlarının yararına oluşmadığı belirtilerek davalı Hazine adına tesbit edilmiştir. Davacı A...., yasal süresi irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine, çekişmeli parselin tesbit gibi tesciline karar verilmiş; hüküm davacı A.... vekili tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece çekişmeli taşınmazın tarım arazisi niteliğinde bulunduğu, zilyetlikle mülk edinme şartlarının davacı yararına gerçekleşmediği kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar için yeterli bulunmamaktadır. Çekişmeli taşınmaz A…………. oğlu A.... tarafından kullanıldığı belirtilmek suretiyle Hazine adına tesbit edilmiş: davacı, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Arazi başında dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar çekişmeli taşınmazın tarım arazisi niteliğinde bulunduğunu, köyün aynı nitelikli şahıs arazileri içerisinde yer aldığını, ilk malik ve davacının 1942 yılından itibaren taşınmaz üzerindeki zilyetliklerinin aralıksız, çekişmesiz ve malik sıfatıyla devam ettiğini, bu zilyetliğin çayır yetiştirmek ve hayvan otlatmak suretiyle sürdürüldüğünü ifade etmişlerdir. Bilgisine başvurulan uzman ziraat mühendisi taşınmazın hayvan yemi yetiştirilmek üzere kullanılmış olabileceğini ancak tarım arazisi niteliğinde olmadığını bildirmiştir. Mahkemece yerel bilirkişi ve tanık beyanlarıyla uzman bilirkişi raporu arasındaki kısmi mübayenet giderilmeden bilirkişi raporuna değer verilerek hüküm kurulmuştur. Yerel bilirkişi ve tanık beyanlarıyla uzman bilirkişi raporu arasındaki kısmi çelişki giderilmeden hüküm kurulması gerektiğinde uzman bilirkişiler kurulundan rapor alınarak arazinin niteliğinin belirlenip bu niteliği itibariyle zilyetlikle iktisabının mümkün olup olmadığının saptanması gerekir. Eksik ve yetersiz soruşturmaya dayanılarak karar verilemez. Doğru sonuca varılabilmesi için mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen ve davada menfaati olmayan şahıslara arasından seçilecek yerel bilirkişilerle taraf tanıkları ve uzman ziraat mühendisler kurulu aracılığıyla keşif icra edilmelidir. Keşif sırasında yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın geçmişte ne durumda bulunduğu, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, kim tarafından ne zamandan beri ne suretle kullanıldığı, komşu tarlalarda tahıl ziraati yapıldığı halde bu taşınmaz üzerinde ne sebeple tarımsal faaliyetin yürütülmediği etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, bilirkişi ve tanık sözleri komşu parseltutanak ve dayanaklarıyla denetlenmeli, uzman ziraat mühendisleri kurulundan arazinin niteliğini belirtir ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, uzman bilirkişi kurulu raporunun önceki raporla çelişmesi halinde bunun nedeni üzerinde durulup giderilmesine çalışılmalı, yapılacak araştırma sonunda taşınmazın zilyetlikle iktisap edilen yerlerden olduğu ve davacı taraf yararına zilyetlikle iktisap şartlarının gerçekleştiği belirlendiği takdirde 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesindeki sınırlama yönünden Tapu Sicil, Kadastro ve Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlükleri nezdinde araştırma yapılmalı, gerektiğinde tesbit bilirkişileri tanık sıfatıyla dinlenilip arazinin niteliği, intikali, tasarrufu hususunda bilgileri alınmalı, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik incelemeyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 2.10.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.