MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : KULLANIM KADASTROSUKANUN YOLU : TEMYİZTaraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Kullanım kadastrosu sırasında ... Mahallesi çalışma alanında bulunan temyize konu 313 ada 1 ve 5 parsel sayılı 2.828,51 ve 510,91 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, kadastro tutanağının beyanlar hanesine, 6831 sayılı Yasa'nın 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı ve 313 ada 1 parsel sayılı taşınmazın ...; 313 ada 5 parsel sayılı taşınmazın ise ...'nın fiili kullanımında bulunduğu şerhi yazılarak tarla vasfıyla Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı ..., 313 ada 1 parselin bir bölümünün kendi fiili kullanımında bulunduğu; davacı ... ise, 313 ada 1 ve 5 parsellerin kendi fiili kullanımında bulunduğu iddiasına dayanarak ayrı ayrı dava açmışlardır. Yargılama sırasında ..., 313 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 377 metrekarelik kısmının kendi fiili kullanımında bulunduğu iddiasına dayanarak davaya katılmıştır. Davacı ...'in aynı parsele yönelik aynı nedenle Asliye Hukuk Mahkemesi'ne açtığı dava da iş bu dava ile birleştirilerek yapılan yargılama sonunda asıl davanın kısmen kabulune, kısmen ispatlanamadığından ve kısmen feragat nedeniyle reddine; birleşen (2012/491-653 E-K) sayılı dosya davacısı ... ve birleşen (2013/390-2014/323 E-K) dosya davacısı ve müdahil ...’in davasının reddine; çekişmeli 313 ada 1 parsel nolu taşınmaz hakkında 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun Ek-4. maddesine göre yapılan kadastro tespitindeki gibi işlem yapılarak; beyanlar hanesine 6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı ve ...'nın fiili kullanımında olduğu şerhi yazılarak taşınmazın tespit gibi tarla vasfıyla Hazine adına tapuya tesciline; çekişmeli 313 ada 5 nolu parsel sayılı taşınmazın 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun Ek-4. maddesine göre yapılan kadastro tespitinin iptali ile beyanlar hanesine 6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı ve fen bilirkişisinin 17.06.2015 tarihli ek raporunda 5/A ile gösterilen 24.39 metrekarelik kısmının davacı ...’ın; kalan 486.52 metrekarelik kısmının ise 1996 yılından ... kullanımında olduğu şerhi yazılarak tespit gibi tarla vasfıyla Hazine adına tesciline; karar verildikten sonra 15.07.2015 tarihli tavzih şerhi ile “1 nolu bentteki “Asıl davanın” ifadesi “Birleşen 2012/491-653 E-K. sayılı davanın” ve “2 nolu bentteki birleşen 2012/491-653 E-K. sayılı” ifadesi ise “Asıl ” yapılmak süretiyle tavzih edilmiş; hüküm, davacı ... vekili, davacı ... vekili ve davacı ... vekili tarafından temyiz ve davalı ... tarafından ise katılma yoluyla temyiz edilmiştir.Mahkemece dava hakkında 14.07.2015 tarihli celsede davanın esası hakkında karar verildikten sonra 15.07.2015 tarihinde yazılan gerekçeli kararın hüküm fıkrası ile kısa karar aynen muhafaza edilmiş ise de aynı tarihli tavzih şerhi ile yukarıda yazılı olduğu şekilde,” gerekçeli kararın 1 nolu bendindeki “Asıl davanın” ifadesi “Birleşen 2012/ 491-653 E-K. sayılı davanın” ve “2 nolu bentteki birleşen 2012/491-653 E-K.” sayılı ifadesi ise “Asıl” yapılarak söz konusu hata düzeltilmiştir.” şeklinde tavzih edilmiştir. 6100 sayılı HMK'nın tavzihi düzenleyen hükmün tavzihi başlıklı 305. maddesinde, tavzihin koşulları açıklanmış olup, hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her birinin hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebileceği ve hüküm fıkrasında taraflara tanınan hakların ve yüklenen borçların, tavzih yolu ile sınırlandırılamayacağı, genişletilemeyeceği ve değiştirilemeyeceği düzenlenmiştir. Tavzih, hüküm infaz edilinceye kadar her zaman yapılabilir. Ancak tavzih, verilen hükmün hukuka uygunluğunu kontrol etmeye yarayan bir kanun yolu olmadığı gibi, yargılamanın iadesine karar verilmedikçe veya hüküm temyiz edilip bozulmadıkça verilen hükmün değiştirilmesi mümkün değildir. Hükümlerin tavzihi de bunun istisnası olarak kabul edilemeyeceğinden tavzih kararı ile hüküm fıkrasının yukarıda belirtilen şekilde değiştirilmesi yasal düzenlemeler karşısında olanaklı olmayıp, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacılar ve davalıya ayrı ayrı iadesine, 30.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.