Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5768 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 3219 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : GAZİOSMANPAŞA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 12/02/2013NUMARASI : 2010/498-2013/26Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Davacı vekili; davacının kayden paydaşı olduğu 213 parsel sayılı taşınmazda yapılan imar uygulaması sonucunda davacıya 4721 ada 19 sayılı imar parselinin tahsis edildiğini, ancak davacının binasının bu düzenlemeyle aynı ada 22 sayılı imar parselinde kaldığını, anılan şuyulandırma işlemi sırasında yapılaşma durumunun göz ardı edildiğini; bu durumu, davacının evine davalı Mehmet’in müdahale etmek istemesi üzerine öğrendiklerini ve davalılar hakkında suç duyurusunda bulunduklarını ileri sürerek; 4721 ada 22 sayılı imar parselinin tapusunun iptali ile davacı adına tescili ve mümkünse 19 sayılı imar parseliyle takası; muhtemel elatmanın önlenmesi, tapu iptal ve tescil talebi kabul görmezse 22 sayılı imar parseli üzerindeki 2 katlı binanın bedelinin tespiti ile davacıya ödenmesi istekleriyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda “tasarruf işleminin hukuki sebebini oluşturan idari işlem iptal edilmediği sürece tapu kaydı yolsuz sayılamayacağından tapu iptal ve tescil istemi konusunda açılan davanın reddine; İmar Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca muhtesat hayatiyetini devam ettirdiği sürece davacı muhtesattan yararlanma hakkı bulunduğundan ve davalıların elatmasının olmadığı dava dilekçesinde açıklandığından elatmanın önlenmesi istemiyle açılan davanın reddine; muhtesat imar uygulamasından önce yapıldığı anlaşıldığından İmar Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca muhtesat bedeli istenemeyeceğinden bu konuda açılan davanın reddine” şeklinde karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, imar uygulamasından kaynaklanan tapu iptali ve tescil ile takas, elatmanın önlenmesi, iptal ve tescil talebi kabul edilmediği takdirde muhdesat bedelinin tespit ve tahsili isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davacıya ait yapının imar uygulaması sonucu davalıya ait imar parseli üzerinde kaldığı, imar parselinin sicil kaydının dayanağı imar düzenlemesinin idari yargı yerinde iptal edilmediği sürece tapu iptal ve tescil davasının dinlenme olanağının bulunmadığı, takas isteminin yasal dayanaktan yoksun olduğu, dava dilekçesinde muhtemel elatmanın önlenmesi isteği olup, böylesi bir talebin dinlenemeyeceği belirlenmek ve benimsenmek suretiyle muhdesat bedelinin tespit ve tahsili dışındaki isteklerin reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Bu yönlere değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Muhdesat bedeline ilişkin temyiz itirazlarına gelince; bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K'nun 684. maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı Yasa'nın 1605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3194 sayılı İmar Yasasının 18. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 2981 sayılı Yasa'nın 3290 sayılı yasa ile değişik 10/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur. Somut olaya gelince, imar uygulaması öncesi 213 parsel sayılı taşınmazın müşterek mülkiyet halinde olup, 185/11700 payın çıplak mülkiyetinin davacıya, anılan payın intifa hakkının ise dava dışı Vahit Kara’ya ait olduğu, dava dışı Mustafa Ayhan’ın da 185/11700 payının bulunduğu, bu taşınmazın imar düzenlemesine tabi tutulması sonucu 4741 ada 19 sayılı imar parselinin intifa hakkıyla yükümlü olarak davacı adına, çekişme konusu 4741 ada 22 sayılı imar parselinin de Mustafa Ayhan adına sicil kayıtlarının oluşturulduğu, Mustafa Ayhan’ın bilahare 22 sayılı parseli davalılara satış suretiyle temlik ettiği; diğer yandan; davacının imar uygulaması öncesi paydaşı olduğu 213 sayılı parsele yaptığı binasının şuyulandırma işlemi sonucu davalılara ait imar parselinde kaldığı ve davalıların da binayı birtakım inşai faaliyetlerde bulunduktan sonra fiilen kullandıkları dosya kapsamıyla sabittir. O halde, davacının yapıyı ömrünü dolduruncaya kadar kullanma olanağının kalmadığı açıktır. Öyleyse, kaim bedele hükmedilmesi gerektiği de tartışmasızdır. Hal böyle olunca; binanın imar uygulaması sırasındaki durumunun (niteliklerinin, vs) kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi; imar uygulaması sırasındaki nitelikleri gözetilerek kaim bedelinin saptanması ve bu bedelin davacıya ödenmesine hükmedilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek ve yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir. Davacı vekilinin, muhdesat bedelinin tespit ve tahsili istemiyle ilgili temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 09.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.