Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5501 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 21300 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : KADASTROKANUN YOLU : TEMYİZTaraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Kadastro sırasında ... Köyü çalışma alanında bulunan 101 ada 125,108 ada 141, 154, 210 parsel sayılı 15.315.25, 3.381.68, 3.635.97, 3.880,43 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olması ve tapu kaydı nedeniyle 101 ada 125 parsel tarla, 108 ada 141, 154, 210 parsel sayılı taşınmazlar çayır vasfıyla Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı ..., irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine, çekişmeli 101 ada 125, 108 ada 141, 154, 210 parsel sayılı taşınmazların tespit gibi tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı ... tarafından temyiz edilmiştir.Mahkemece kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm kısmında davanın reddine karar verilmiş olduğu halde kararın gerekçesinde 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği şartlarının oluştuğu açıklaması yapılarak, hükmün gerekçesi ile hükmün sonucu arasında çelişki yaratıldığı anlaşılmaktadır. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası birbirine sıkı sıkıya bağlı olup uyumlu bulunması zorunludur. Anayasamızın 141. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297 ve 298. maddeleri, mahkeme kararlarının "gerekçe" içermesini zorunlu kılmaktadır. Anılan maddeler uyarınca gerekçe, "iki tarafın iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri" içermelidir. Başka bir deyişle gerekçe; hüküm fıkrasında yazılı sonuçlara nasıl varıldığının tereddüte yer bırakmayacak şekilde açıklanmasıdır. Gerekçe ile kısa karar arasındaki uyumsuzluk, adalete güven ilkesini zedelediği gibi Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı prensibine, usul ve yasa hükümlerine de aykırılık teşkil eder. Açıklanan nedenlerle temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacıya iadesine, 12.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.