Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5475 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 20251 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİTaraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Kadastro sırasında ... çalışma alanında bulunan 187 ada 1 parsel sayılı 2.907,52 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz hali arazi vasfı ile ... adına tespit edilmiştir. Davacı ... dava konusu taşınmazın köyün ortak kullanımında olan yerlerden olduğu iddiası ile dava açmış, yargılama sırasında mera olarak Köy Tüzel Kişiliği adına tespitini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne ve çekişmeli parselin mera olarak özel siciline kaydına karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.Mahkemece; dava konusu yerin hali arazi olmadığı, köyün merası olduğu ve burada köylülerin hayvanlarını otlattıkları gerekçesi ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun değildir. Mera, bir veya birden fazla köy ve kasaba halkına, bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olan arazi parçasıdır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, yaylak ve kışlaklar, özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanmaz ve sınırları daraltılamaz. 4342 sayılı Mera Kanunu’nun “Mera, Yaylak ve Kışlakların Hukuki Durumu” kenar başlıklı 4. maddesinde; mera, yaylak ve kışlakların kullanma hakkının bir veya birden çok köy veya belediyeye ait olduğu, bu yerlerin devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğu açıklanmıştır. Anılan Kanunun “Mera, Yaylak ve Kışlakların Korunması” kenar başlıklı 19. maddesinde ise; muhtarlar ve belediye başkanlarının, mera yaylak ve kışlakların ve sınır işaretlerinin korunmasından ve ayrıca tahsis amacına göre en iyi şekilde kullanılmasının sağlanmasından sorumlu olduğu belirtildikten sonra maddenin son fıkrasında; muhtarlar ve belediye başkanlarının, mera, yaylak ve kışlaklara tecavüz olduğu takdirde durumu derhal valilik veya kaymakamlığa bildirmekle yükümlü olduğu, bu makamlarca 3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkındaki Kanun uyarınca gerekli işlemin yapılması gerektiği vurgulanmıştır. Açıklanan bu hukuksal durum karşısında; bir yerin mera olduğu iddiasıyla ancak Köy veya Belediye Tüzel Kişiliğinin ya da ... kadastro tespitine itiraz, tapu iptali ve sınırlandırma istemiyle dava açmasına olanak vardır. Ancak somut olayda, davalı Hazine adına hali arazi olarak tespit edilen dava konusu taşınmazın mera olduğu iddiasıyla köy halkından ... tarafından dava açılmıştır. Davacının açtığı bu davaya Köy Tüzel Kişiliği ve ... tarafından da müdahale edilmemiştir. Hal böyle olunca; köy halkından olan ve köyü temsil yetkisi bulunmayan davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığı göz önüne alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken esasa girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 05.05.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.