MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : KULLANIM KADASTROSUTaraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Davacılar ... ve ... vekili dava dilekçesi ve 25.02.2015 tarihli dilekçesi ile; .... Mahallesi çalışma alanında bulunan, 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 2/B maddesi uygulaması ile orman sınırları dışına çıkarılmış taşınmazın, bölgede yapılan kullanım kadastrosu çalışmaları sırasında tutanağının düzenlenmediğini ve tespit harici bırakıldığını bildirerek; uzun yıllardan beri davacıların kullanımında olan taşınmazın çekişmeli bölümünün davacıların kullanımında olduğunun tespiti istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne, çekişmeli 11127 ada 1 parsel sayılı taşınmazın, fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 311,71 metrekarelik kısmının davacıların kullanımında olduğunun tespitine karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava konusu 11127 ada 1 parsel sayılı taşınmaz 1946 yılında yapılan orman tahdit çalışmalarında orman sınırları içinde kalmış, 1988 yılında yapılan ve 1989 yılında kesinleşen 6831 sayılı Kanun'un 3302 sayılı Yasa ile değişik 2/B çalışmaları neticesinde orman sınırları dışına çıkarılmış, 1993 yılında yapılan imar uygulaması nedeniyle de arsa (cami yeri) vasfıyla Hazine adına tescil edilmiştir. 2013 yılında 6831 sayılı Kanun'un Ek-4. maddesi gereğince yapılan 2/B çalışmalarında ise, çekişmeli taşınmaz hakkında kamu alanı (ibadet yeri) olarak ayrılması nedeniyle tutanak düzenlenmemiştir. Davacılar vekili son olarak mahkemeye ibraz ettiği 25.02.2015 tarihli dilekçesinde ve duruşmadaki beyanlarında, üzerinde ev ve atölyenin bulunduğu çekişmeli taşınmaz bölümünün davacıların kullanımında olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir. O halde; açıklanan niteliğine göre dava, zilyetliğin tespiti isteğine ilişkindir. Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. 6100 sayılı HMK'nın 106/2. maddesi hükmüne göre, bu nitelikteki davaların görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Hukuki yararın bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re'sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK 114/1-h, 115 m.). Somut olayda; çekişmeli taşınmazda 3402 sayılı Kanun'un Ek-4. maddesi çerçevesinde kullanım kadastrosu çalışması yapılmamıştır. Kullanım kadastrosu yapılmayan yerde zilyet olduğunun tespiti istemi ile açılan davalarda ise davacıların hukuki yararı bulunmamaktadır. Ayrıca adli yargı merciilerince, idari işlemin konusunu oluşturan hususlarda ve idareyi zorlayacı nitelikte tespit kararı verilmesi de mümkün değildir. Hal böyle olunca; açıklanan ilke ve olgular karşısında, mahkemece davacıların tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 10.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.