Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5064 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 6474 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : KULLANIM KADASTROSUTaraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Kullanım kadastrosu sırasında .... Köyü çalışma alanında bulunan 944 parsel sayılı 7.424 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kadastro tutanağının beyanlar hanesine, 6831 sayılı Yasa'nın 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı ve ... ve müştereklerinin fiili kullanımında bulunduğu şerhi verilerek tarla vasfıyla Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı, taşınmazın 450 metrekarelik kısmının kendi kullanımında bulunduğu iddiasına dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda kısmen kabulüne, çekişmeli taşınmazın tarla vasfıyla Hazine adına tapuya tesciline, tapu kaydının beyanlar hanesine, taşınmazın 6831 sayılı Yasa'nın 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı ve taşınmazın fen bilirkişisinin 10.02.2014 tarihli raporuna ek haritasında (A) ile gösterilen 400 metrekarelik kısmın ...'nın fiili kullanımında bulunduğu şerhinin yazılmasına, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.Mahkemece davanın kabulü ile davacının, davalıların kullanımında olan 944 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünde kullanımı bulunduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar vermiş ise de hüküm dosya içeriğine uygun bulunmamaktadır. Davacı, 1999 yılında yapılan kullanım kadastrosu çalışmaları sırasında sınırların yanlış belirlendiği ve 2009/15 sayılı genelgeye göre yapılan güncelleme çalışmaları sırasında da bu yanlışlığın düzeltilmediğine yönelik yani kullanım kadastrosu öncesi hakka dayanarak parsel sınırının düzeltilmesini dava etmiştir. Dava konusu 944 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının tespit tarihi 15.05.1999 olup, 15.05.2000 tarihinde kesinleşmiştir. Davacının 2011 tarihinde dava açtığı anlaşılmakla, 2000 tarihinden dava tarihine kadar 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği ve tespitten sonra yapılan güncellemelerde sınırların değişmeyeceği de dikkate alınarak davanın 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığından reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, hükmün BOZULMASINA, 03.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.