Mal beyanında bulunmamak suçundan sanık Celal'in 5349 sayılı Kanun'la değişik 2004 sayılı İİK'nun 337/1.maddesi uyarınca 10 gün disiplin hapsi ile cezalandırılmasına, cezasının 5485 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 1/A maddesi uyarınca konutunda çektirilmesine dair, Adana 4.İcra Mahkemesinin 12.12.2006 tarihli ve 2006/1711-2205 sayılı kararına yapılan itirazın reddine ilişkin, Adana 4.Ağır Ceza Mahkemesinin 31.05.2007 tarihli ve 2007/202 Değişik İş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi. Tebliğname ile; Hükümlü hakkındaki 10 gün disiplin hapsi cezasının 5485 sayılı Kanun'la değişik 5275 sayılı Kanun'un 110/2.maddesi uyarınca cezanın konutta çektirilmesine karar verilmiş ise de; 5275 sayılı Kanun'un 110/2.maddesinde yer alan "mahkumiyete konu suç nedeniyle doğmuş zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesine dair hukuki sorumlulukları saklı kalmak üzere; "kadın veya altmışbeş yaşını bitirmiş kişilerin mahkum oldukları altı ay veya daha az süreli hapis cezasının konutunda çektirilmesine hükmü veren mahkemece veya hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemece karar verilebilir." şeklindeki düzenleme ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun'nun 2.maddesinde yer alan "disiplin hapsi: kısmi bir düzeni korumak amacıyla yaptırım altına alınmış olan fiil dolayısıyla verilen, seçenek yaptırımlara çevrilemeyen, önödeme uygulanamayan, tekerrüre esas olmayan, şartlı salıverilme hükümleri uygulanamayan, ertelenemeyen ve adli sicil kayıtlarına geçirilemeyen hapsi ifade eder." Şeklindeki düzenleme karşısında, disiplin hapsinin kısmi bir düzeni korumak amacıyla yaptırım altına alınmış olan fiil dolayısıyla verilen özel nitelikte bir ceza olduğu gibi kendine özgü bir yaptırım içermesi karşısında 5275 sayılı Kanun'un 110/2.maddesinin uygulanamayacağı ve hükümlü hakkındaki 10 gün disiplin hapsi cezasının konutta çektirilmesine karar verilemeyeceği gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemekle kararın 5271 Sayılı CMK'nun 309.maddesi uyarınca bozulması lüzumu,Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 04.07.2007 gün ve 35457 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay C.Başsavcılığının 09.08.2007 gün ve K.Y.B.2007/151838 sayılı tebliğnamesiyle istenilmiş olmakla, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: 5275 sayılı Kanun'un 110/2.maddesine göre; "Mahkûmiyete konu suç nedeniyle doğmuş zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesine dair hukukî sorumlulukları saklı kalmak üzere; a) Kadın veya altmışbeş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları altı ay, b) Yetmiş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları bir yıl, c) Yetmişbeş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları üç yıl, veya daha az süreli hapis cezasının konutunda çektirilmesine hükmü veren mahkemece veya hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemece karar verilebilir." hükmünü içerdiğinden bu maddenin uygulanabilmesi için öncelikle borçlu sanığın eyleminin suç olması gerekmektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.11.2006 tarih ve 2006/220-231 sayılı kararında da açıklandığı üzere "1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK.nun "Tanımlar" başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasının (L) bendinde disiplin hapsinin tanımı; "kısmi bir düzeni korumak amacıyla yaptırım altına alınmış olan fiil dolayısıyla verilen, seçenek yaptırımlara çevrilemeyen, ön ödeme uygulanamayan, tekerrüre esas olmayan, şartlı salıverilme hükümleri uygulanamayan, ertelenemeyen ve adli sicil kayıtlarına geçirilemeyen hapsi ifade eder." Olarak yapılmıştır....."disiplin hapsi ve hapsen tazyik yaptırımı 5237 sayılı TCK.nunda düzenlenen yaptırımlardan farklı niteliktedir. Bu nedenle de, duruşma açılarak yapılan bir yargılama sonunda verilmelerine karşılık, 2004 sayılı İİK.nun 353/1.maddesinde yasa yolu olarak itiraz yasa yolu öngörülmüştür. Anılan hükümler gözetildiğinde, gerek disiplin hapsi gerekse hapsen tazyik yaptırımı tayin edilen kararlar, CMK.nun 223. maddesinde belirtilen "hüküm" niteliğinde değildirler ve bunlar hakkında hükümler için öngörülen yargılama kuralları uygulanamaz." şeklinde yapılan değerlendirmeden de anlaşılacağı üzere, İcra ve İflas Kanununda müeyyidesi disiplin hapsi ve tazyik hapsi olarak saptanan eylemlerin kabahat olduğu belirtilmiştir. Konu öğretide ele alınmış ve disiplin hapsinin niteliği şu şekilde açıklanmıştır. "Kişinin yükümlülüğe aykırı davranmamak konusunda mecburiyeti bulunmamaktadır. Ancak, kişi bazı durumlarda bir yükümlülüğe uygun davranmaya belli ölçüde icbar edilebilmektedir. Başka bir deyişle kişi, bazı durumlarda yükümlülüklerinin gereğini yerine getirmesini sağlamak için belli ölçüde icbar edilebilmekte ve bu amaçla bir süreye kadar hürriyetinden yoksun bırakılabilmektedir. Bu hürriyetten yoksun bırakma olgusu, bir disiplin hapsi niteliği taşımaktadır. Ancak, yükümlülüğün yerine getirilmesi halinde, bu yaptırımın uygulanmasına derhal son verilmektedir. Bu bakımdan söz konusu disiplin hapsine ilişkin olarak kanunda sadece azami bir süre belirlenmektedir. Kişi kendisine terettüp eden yükümlülüğün gereğini yerine getirmeye zorlamak amacıyla ancak belli bir süreye kadar hürriyetinden yoksun bırakılabilecektir. Bu sürenin dolması halinde; kişi, yükümlülüğünün gereğini yerine getirmemiş olsa bile hürriyetinden yoksun bırakılmasına ilişkin yaptırım uygulanmasına son verilerek serbest bırakılacaktır. Bu nedenle söz konusu disiplin hapsine, kanunda tazyik hapsi denilmiştir. (Doç.Dr.İzzet Özgenç, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 3.Bası, Sh.623) Bu çerçevede; Her ne kadar hükümlü 65 yaşını doldurmuş ise de; kişinin yükümlülüğünü yerine getirmesini sağlamak için belli ölçüde icbar edilebileceğinin kabul edilmiş olması ve disiplin hapsinin kabahat nev'inden bulunması nedeniyle hükümlü hakkında 5485 sayılı Kanunla değişik 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 110/2. maddesini uygulama olanağı bulunmamaktadır. İtirazın kabulü yerine reddine karar verilmesi isabetsizdir. Bu nedenle Yargıtay C.Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine atfen düzenlediği tebliğname yerinde görülmekle, Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 31.05.2007 tarih ve 2007/202 Değişik İş Sayılı kararının hükümlü aleyhine sonuç doğurmayacak şekilde BOZULMASINA, dosyanın mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.11.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.