Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü: Kadastro sırasında 109 ada 7 parsel sayılı 1010.39 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz tescil tapu kaydı nedeniyle E……. Ünal mirasçıları davacı ve davalılar adına tesbit edilmiştir. Davacılar Ü…….. ve arkadaşları, yasal süresi içinde irsen intikal, harici satın alma iddiasına dayanarak dava açmışlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı Ümmühan vekili tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece davacı R…….. Ünal ve arkadaşları ile davalılar Hazine ve S……… Köyü Tüzel kişiliği arasında cereyan edip sonuçlanan Asliye Hukuk Mahkemesinin 993/92 esas ve 1994/73 karar sayılı ilamın taraflar yönünden kesin hüküm oluşturduğu kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar için yetersiz değerlendirmede dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Çekişmeli taşınmaz irsen intikale ve zilyetliğe dayanılarak E……. mirasçıları adına tesbit edilmiş, davacı satış ve zilyetliğe dayanarak dava açmıştır. Mahkemece R…….. tarafından açılan ve bir kısım E……. mirasçılarının davacı taraf safında yer aldığı Hazine ve S……… Köyü aleyhine açılan dava sonunda elde edilen hükmün taraflar yönünden kesin hüküm oluşturduğu gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Önceki hükmün bu dava yönünden kesin hüküm oluşturabilmesi için Hukuk Usülü Muhakemeleri Kanunu'nun 237.maddesinde belirtildiği gibi her iki davanın taraflarının müddeabihin ve istinat olunan hukuki sebebin aynı olması gerekir. Mahkemece kesin hüküm kabul edilen Asliye Hukuk Mahkemesi ilamının taraflarında ayniyet bulunmadığı açıktır. Hukuk Genel Kurulunun 21.2.992 gün 962/22 esas ve 962/24 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere "bir davanın sonunda verilen kararın ikinci davaya muhkem kaziye olabilmesi şartlarından biri de her iki davada da taraflardan birinin davalı, diğerinin davacı durumunda olmasıdır." Karardan da anlaşılacağı üzere önceki davada davacı safında yer alan tarafların bu davada davacı ve davalı olmaları durumunda önceki hükmün kesin hüküm olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Bir diğer ifadeyle incelemeye konu olayda Asliye Hukuk Mahkemesi ilamının taraflar yönünden kesin hüküm oluşturduğu düşünülemez. Hal böyle olunca taraflardan iddia ve savunmalarıyla ilgili tüm delillerin sorulup dosya ikmal edildikten sonra mahallinde keşif icra edilmeli, keşif sırasında tarafların dayandığı tüm belgeler ve satış senedi uygulanıp kapsamları belirlenmeli, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece belirtilen şekilde araştırma ve inceleme yapılmaması isabetsiz olduğu gibi, kadastro hakimi sicil oluşturmakla yükümlü bulunduğu halde davanın reddine karar verilip taşınmazın tescili hususunda bir karar verilmemiş bulunması da usul ve yasaya aykırı davacının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 22.6.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.