MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Kullanım kadastrosu sonucunda 787, 788, 789, 790 parsel sayılı 73.06, 99.67, 143.00, 69.74 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar beyanlar hanesinde 6831 sayılı Yasa'nın 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, 787 parsel ... ve ...'nün, 788 parsel ...'nün, 789 parsel ...'nün kullanımında olduğu, 790 parselin kullanıcısının olmadığı belirtilerek tarla niteliği ile davalı Hazine adına tespit edilmiştir. Davacılar ... ve arkadaşları murisleri ...'ın kullanımında olan ve evveliyatında Hazine adına kayıtlı 584 parsel sayılı taşınmazın kulllanım kadastrosu sırasında dört parçaya bölünerek davalıların kullanımında olduğu belirtilmek suretiyle tespitlerinin yapıldığını öne sürerek dava açmışlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda, mahkemenin görevsizliğine, kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde taraflarca talep edilmesi halinde dosyanın görevli ... Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Mahkemece davanın zilyetliğin korunmasına ilişkin olduğu gerekçe gösterilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Mahkemelerin görevi kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re'sen gözetilmesi zorunludur. Dava 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun Ek 4. maddesi uyarınca yapılmış kullanım kadastrosuna karşı askı ilan tarihinden sonra, tapunun beyanlar hanesinde davacının kullanıcı olduğunun gösterilmesi istemiyle 28.05.2012 tarihinde açılmıştır. Davacılar çekişmeli taşınmazların kullanıcısının murisleri olduğunu öne sürerek dava açmışlardır. Bu tür davalar, zilyetliğin korunması davasından farklı olarak kullanım kadastrosu sonucu belirlenen fili kullanıcının değişikliğine ilişkin olup 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 4. maddesinde sayılan davalardan değildir. Hal böyle olunca; mahkemece, davanın esasına girilerek davacıların talepleri hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulması gerekirken davanın niteliği hakkında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, davalılar vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davalılara iadesine, 24.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.