MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Kadastro sonucu, ... Köyü çalışma alanında bulunan, 127 ada 5 parsel sayılı 22.117,96 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı ... adına tespit ve tescil edildikten sonra 2010 yılında satış suretiyle davalı ... adına tescil edilmiştir. Davacı ve muris ... terekesi temsilcisi ... çekişme konusu taşınmazın davalı ... ile müşterek murisleri ...'ten intikal ettiği, terekenin usulünce taksim edilmediği, davalı ...'ın da bu durumu bildiği iddiasına dayanarak tüm mirasçılar adına tapu iptali ve tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ... tarafından temyiz edilmiştir.Mahkemece, çekişmeli taşınmazın öncesi, tarafların müşterek murisi ...'e ait olup terekesi taksim edilmemiş ise de; murisinin çekişmeli taşınmazı sağlığında tespit maliki oğlu ...'e verdiği, taşınmazın tapuya tescilinden sonrada davalı ...'in diğer davalı ...'e sattığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Çekişme konusu taşınmazın muris ...'den intikal ettiği ve terekenin usulünce paylaşılmadığı toplanıp değerlendirilen delillerle belirlenmiş olup, mahkemenin bu yöne ilişkin kabulünde bir isabetsilik bulunmamaktadır. Ancak her ne kadar keşif sırasında dinlenen bazı tanıklar ...'in çekişme konusu taşınmazı sağlığında davalı ...'e verdiği yolunda beyanda bulunmuş iseler de taşınmazın zilyetliğinin devredildiğine ilişkin bir bilgi bulunmadığı gibi, taşınmazın muris ... tarafından ölümüne kadar kullanıldığı, murisin ölümünden sonra davalı ... tarafından kullanılmaya başlandığı sabittir. Tapusuz taşınmazların devri menkul mal hükümlerine tabi olup, zilyetliğin devri zorunludur. Somut olayda, murisin sağlığında zilyetlik devredilmediğine ve davalı ...'in taşınmaz üzerindeki zilyetliğinin, muris ...'in ölümünden sonra başlamış olmasına göre, bu tarihten sonra sürdürülen zilyedliğin tereke adına olduğu kuşkusuzdur. Başka bir deyişle, davalı ...'in taşınmaz üzerindeki zilyetliğinin, taraflar arasındaki mirasçılık ilişkisi devam ettiği sürece tereke adına olduğunun kabulü gerekecektir. Diğer taraftan kadastro tespitinden sonra davalı ...'in çekişmeli taşınmazı kayden oğlu ...'a sattığı, kayıt maliki ..'ın diğer davalı ...'in oğlu olduğu göz önüne alındığında çekişmeli taşınmazın babası Mehmet ve davacıların müşterek murisi aynı zamanda davalı ...'ın dedesi ...'e ait olduğunu bilebilecek durumda olduğu ve TMK'nın 1023. maddesi gereği korunması gereken bir iyi niyetinin bulunmadığının anlaşılması karşısında, davanın kabulüne karar vermek gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde reddine karar verilmesi isabetsiz olup, davacının temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 22.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.