Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 452 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 964 - Esas Yıl 2008
Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü: Kadastro sırasında 121 ada 143 parsel sayılı 2833.68 metrekare yüz-ölçümündeki taşınmaz satın alma, tapu kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı Muzaffer adına tespit edilmiştir. Davacı Hazine, yasal süresi içinde taşınmazın bulunduğu köyün metruk arazi olup, tespite dayanak tapu kaydının miktarı ile geçerli bulunduğu ve miktar fazlasının Hazine'ye ait olduğu iddiasına dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine ve çekişmeli 121 ada 143 parselin tespit gibi davalı Muzaffer adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece, taşınmaza uygulanan tapu kaydının sınırlarının sabit olduğu, orman sınırının 1990 yılında kesinleştiği, taşınmazın orman sınırları dışında kaldığı ve davalı tarafın 20 yılı aşkın zilyet bulunduğu kabul edilmek sureti ile hüküm kurulmuş ise de; mahkemenin kabulü dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Davacı Hazine, taşınmaza tespitte uygulanan tapu kaydının miktarı ile geçerli bulunduğu ve miktar fazlasının Hazine'ye ait bulunduğunu iddia etmiştir. Çekişme konusu taşınmaza kadastro tespitinde uygulanan ve davalı tarafın dayanağını oluşturan 20.01.1987 tarih ve 25 sıra numaralı tapu kaydının 15.10.1933 tarih 218 sıra numaralı tapu kaydı ile Hazine'nin temliki yoluyla iskanen oluştuğu ve miktarı 919 metrekare olarak kayıtlı bulunduğu, çekişme konusu taşınmazın kadastro tespitinde yüzölçümünün 2833.68 metrekare olarak tespit gördüğü ve 1914.68 metrekare kayıt miktar fazlasının bulunduğu anlaşılmaktadır. Davalı tapusunun doğu hududunda "A... mer'a" olarak okuduğu, zeminde ise doğuda Devlet ormanının bulunduğu, tapu kaydının batı hududunun ise "dere" okuduğu, derenin yatak değiştirdiği ve zeminde mevcut bulunmadığı, batıda çalılık olarak tespit edilen 147 sayılı parselden sonra derenin bulunduğu, dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede orman tahdidinin yapıldığı ve tahdidin 15.09.1990 yılında kesinleştiği dosyadaki belgelerden ve ormancı bilirkişi raporundan anlaşılmaktadır. Tespite dayanak yapılan tapu kaydının doğuda "A... mer'a" hududunda eylemli durumda 379 sayılı parsel altında tespit edilen "N... Devlet Ormanı" bulunmaktadır. Mahkemece mahallinde yapılan keşifte yerel bilirkişiler ve tanıklar tapu kaydının "A... mer'a" olarak tarif edilen sınırının aslında Devlet ormanı olduğunu beyan etmişlerdir. Her ne kadar taşınmazın 15.09.1990 yılında kesinleşen orman tahdidi dışında kaldığı belirlenmiş ise de; tapu kaydı hududuna ve eylemli duruma değer verilerek dava konusu taşınmazın tapu kayıt miktar fazlasının ormandan açıldığının kabulü gerekir. Kural olarak ormanlar üzerinde sürdürülen zilyetlik süresi ne olursa olsun hukukça bir değer taşımaz. Mahkemece bu hususlar nazara alınarak davacı Hazine'nin davasının kabulü ile taşınmaza kadastro tespiti sırasında esas alınan 20.01.1987 tarih ve 25 sıra numaralı tapu kayıt miktarı olan 919 metrekarelik kısmının davalı tarafa, kayıt miktar fazlasının ise, tarla vasfı île Hazine adına tesciline karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 11.02.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.