Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 4065 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 216 - Esas Yıl 2010
Kadastro sırasında 90 ada 2 parsel sayılı 136.017 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kaydı nedeni ile davacı M... S... M... adına tespit edilmiştir. Davalı C... Ö... tapu kaydına dayanarak Kadastro Komisyonuna itiraz etmiş, komisyonca her iki tarafın belgeleri aynı kuvvette görüldüğünden taraflara Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmaları için süre tanınmıştır. Davacı M.. .S... M..., yasal süresi içinde, tapu kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak, davacı C... Ö... da aynı nedenlere dayanarak dava açmıştır. Mahkemece dava dosyaları birleştirilerek yapılan yargılama sonunda davacı M... S... M...’ın davasının kabulüne, çekişmeli taşınmazın tespit gibi davacı adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı C... Ö... vekili tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece, taraflarca dayanılan tapu kayıtlarının taşınmaza uygulanamadığı, taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığı, tasarruf ve zilyetliğin davalı S... M...’da olduğu kabul edilmek sureti ile davanın reddine karar verilmiş ise de; yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar için yeterli değildir. Tarafların dayanaklarını oluşturan tapu kayıtlarının yerel bilirkişi aracılığı ile zemine uygulanması sırasında yerel bilirkişi tarafından tapu kayıtlarının bazılarının 2 sınırı, bazılarının ise üç sınırı itibari ile taşınmaza uyduğu belirtilmesine rağmen uzman bilirkişi tarafından düzenlenen rapor ve eki haritada, tapu kaydında tarif edilen sınır yerleri 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20. maddesi hükmü uyarınca yöntemine uygun biçimde gösterilmediğinden rapor ve eki harita keşfi izlemeye olanak vermediği gibi, yerel bilirkişi anlatımlarını denetlemeye de elverişli bulunmamaktadır. Taşınmazların bulunduğu mevkide Devlet Demiryolları tarafından kamulaştırma yapılmış, ayrıca Hazine tarafından mayınlı saha kamulaştırması yapılmış olup bu kamulaştırma işlemleri ile ilgili mahkeme kararları ve kamulaştırma haritaları getirtilerek uygulamada yararlanılmamış, taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığı kabul edilerek kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak hüküm kurulmasına rağmen davacı yararına zilyetlik ile mülk edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği de araştırılmamıştır. Doğru sonuca varılabilmesi için; öncelikle taraflarca dayanılan tapu kayıtları tesislerinden itibaren tüm tedavülleri ile birlikte ve varsa oluşumlarına ilişkin haritaları ile Devlet Demiryolları tarafından yapılan kamulaştırma işlemine ilişkin belge ve haritalar ile mayınlı saha kamulaştırmasına ilişkin belge ve haritalar getirtilmeli, daha sonra yöreyi iyi bilen, elverdiğince yaşlı, yansız, yerel bilirkişi ve harita mühendisi teknik bilirkişi huzuru ile dava konusu taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20. maddesi hükmü uyarınca dayanılan tapu kayıtları yerel bilirkişi yardımı ile zemine uygulanmalı, haritaları bulunmuyor ise kayıtlarda belirtilen sınırlar esas alınmalı; yerel bilirkişice bilinemeyen sınırlar bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, tapu kayıtlarının gösterilen sınırları, düzenleyeceği haritada uzman bilirkişiye ayrı ayrı işaret ettirilmeli, uygulamada Devlet Demiryolları ile mayınlı saha kamulaştırma haritalarından yararlanılmalı, yerel bilirkişilerden taşınmazda hangi tarafın zilyet olduğu, zilyetliğin başlangıç ve sürdürülüş biçimi hakkında maddi olaylara dayalı olarak ayrıntılı bilgi alınmalı, taraflar adına aynı çalışma alanı içinde belgesiz taşınmaz tespiti yapılıp yapılmadığı Tapu Sicil Müdürlüğü, Kadastro Müdürlüğü ve Mahkemeler Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulmalı, bundan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 13, 14 ve 20. maddelerinde sözü edilen ilkeler dikkate alınmak sureti ile sonucuna göre karar verilmelidir. Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı C... Ö... vekilinin temyiz itirazları yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 03.06.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.