MAHKEMESİ : ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Yargıtay bozma ilamında özetle; "mahkemece, Dairenin önceki bozmalarında belirtilen hususlarda araştırma ve inceleme yapılmak suretiyle hüküm kurulmuş ise de, dosya arasında 8.5.2001 tarihli İstanbul Deftardarlığı, ... tarafından gönderilen cevabi yazıda dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgenin 1. derece tabii sit alanı olduğu, Başakşehir Belediye Başkanlığının 25.12.2009 tarihli yazısında ise dava konusu taşınmazın Yarımburgaz Mağaraları ve çevresi 1. derece arkeolojik sit alanı içinde yer aldığı bildirildiği bu nedenle dava konusu taşınmazın hangi derece sit alanı kapsamında kaldığı hususunda duraksama hasıl olduğu; bir taşınmazın olağanüstü zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla kazanılabilmesi için zilyetlik koşullarının yanı sıra, taşınmazın niteliği itibariyle de kazanıma elverişli olmasının gerektiği; 30.05.2007 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren ve 2863 sayılı Kanun'un 11. maddesini değiştiren ve 5663 sayılı Kanunla anılan maddeye getirilen düzenleme uyarınca "...birinci grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile 1. ve 2. derece arkeolojik sit alanlarındaki taşınmazlar zilyetlik yoluyla iktisap edilemez" hükmüne yer verildiği; dolayısıyla 11. maddenin değişik son şekline göre ... birinci grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile 1. ve 2. derece arkeolojik sit alanlarının iktisabı mümkün olmadığı dikkate alınarak mahkemece uzman arkeolog bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılmak suretiyle taşınmazın niteliği belirlenmesi; ayrıca davacı dava dilekçesinde dava konusu taşınmazı daha önce kayısı bahçesi olarak kullandığını, daha sonra üzerine bina yapmak suretiyle tasarrufta bulunduğunu bildirdiği halde dava konusu taşınmazın bitişiğinde yer alan ve hükmen oluşan 6014 parsel sayılı taşınmazın oluşumuna esas hüküm dosyasında yapılan 16.09.1995 tarihli keşifte yerel bilirkişi olarak verdiği imzalı beyanında ise taşınmazın bulunduğu yere 1974 yılında geldiğini, evini ise 1976 yılında yaptığını bildirdiği, kayısı bahçesinden hiç söz etmediği, eldeki davada mahkemece 17.04.2003 tarihinde yapılan keşifte, davacının dinlenilen tüm tanıkları da taşınmazın öncesinde kayısı bahçesi olup olmadığı konusunda herhangi bir beyanda bulunmadıklarına işaret edilerek; kadastro paftasının onaylı örneği eklenmek suretiyle Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu İl Müdürlüğünden ya da Bölge Müdürlüğünden dava konusu yeri kapsayan harita ile hangi derece ve nitelikteki sit alanı kapsamında kaldığını gösteren karar, harita ve belgelerin getirtilerek dosya arasına konulması, yöntemine uygun bir biçimde yapılacak keşifte konusunda uzman, üniversitede akademisyen düzeyinde 3 kişilik ... ve teknik bilirkişi aracılığıyla ... gelen harita ve belgelerin zemine uygulanması, dava konusu taşınmaz bölümünün 1. 2. ve 3. derece sit alanlarıyla doğal ya da arkeolojik sit alanları kapsamında kalıp kalmadığının saptanmasına çalışılması, bu konuda 2863 sayılı Kanun'un 11. maddesi kapsamının göz önünde tutulması, dava konusu taşınmazın çevresinde bulunan komşu taşınmazlara ait tapu kayıtlarının yerel bilirkişi ve tanıklar yardımıyla uygulanması, dava konusu taşınmaz yönünün ne gösterildiğinin belirlenmesine çalışılması, kazanma süresi ve koşullarının davacı yararına oluşup oluşmadığının, bilhassa taşınmazın davacı tarafından ilk zilyetliğe başlandığı zamandan itibaren kullanım biçiminin, taşınmazın tasarrufa başlanıldığı zamanki niteliğinin yerel bilirkişi ve tanıklardan etraflıca sorularak açıklığa kavuşturulması, çelişkilerin giderilmesi, taşınmaz üzerinde yapılacak inceleme sonucu korunması gereken kültür ve tabiat varlığının bulunup bulunmadığının saptanması, uzman arkeolog bilirkişiler ile teknik bilirkişinin konularına ilişkin tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık gerekçeli rapor alınması, toplanacak tüm deliller ve dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olmasının" isabetsizliğine değinilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davacının asıl davası ile taşınmazın idari yoldan tescili üzerine tapu iptal ve tescil istemiyle açtığı birleşen davasının kabulüne; 5996 parsel sayılı parsel de fen bilirkişisi tarafından düzenlenen 26.09.2014 tarihli rapor ve krokide 6014 parselin kuzeyinde yer alan krokide 1, 2, 3, 4, 5, 6 ve 7 noktaları ile belirlenen 1000 metrekarelik kısmının tapusunun iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, karar verilmiş; hükümde yargılama giderlerine yönelik olarak "davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine" şeklinde karar verilmiş; 02.03.2015 tarihli tavzih kararı ile yargılama giderlerine yönelik olan bu hüküm fıkrası bilirkişi ücreti, keşif harcı, keşif araç gideri toplamı; 1.857,50 TL tebligat, yazışma, fotokopi toplam; 744,00 TL olmak üzere toplam 2.601,50 TL'nin davalı ... alınarak davacıya verilmesine şeklinde tavzih edilmesi üzerine 17.12.2014 tarihli asıl hüküm ve 02.03.2015 tarihli tavzih hükmü davalı Hazine vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir. Mahkemece dava konusu taşınmaz bölümünün davacı tarafça ilk kullanılmaya başlandığı tarihten itibaren üzerine keşifte de görülen binalar yapılarak ve binaların arkasındaki alanlara kayısı ağaçları dikilerek kullanıldığı, taşınmazın sit alanında kalmadığı, kazanma süresi ve koşullarının davacı lehine oluştuğu anlaşılan gayrimenkulün davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş ise de yapılan inceleme, araştırma ve uygulama hüküm vermeye elverişli bulunmadığı gibi önceki tarihli bozma ilamlarına uyulduğu halde bu bozma ilamlarının gerekleri de tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki 14.07.2005 tarih, 4924 Esas ve 5396 Karar sayılı bozma ilamıyla özet olarak “…tespit dışı nedeni, taşınmazın niteliğinin belirlenmesi, imar durumunun açıklığa kavuşturulması, 3402 sayılı Yasa'nın 17. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi, toplanan tüm delillerin değerlendirilmek suretiyle davacı yararına kazanma koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesi…” gereğine işaret edilmiştir. Dava konusu taşınmaz bölümününde içinde bulunduğu alan, kadastro çalışmaları sırasında birbirine komşu olan iki ayrı çalışma alanının (...) tespiti sırasında koordinat hatası nedeniyle ölçülmeyerek tespit harici kalmış; daha sonra idari yoldan arsa niteliği ile 81.577,06 metrekare yüzölçümlü olarak ... adına tapuya tescil edilmiştir. Çekişme konusu taşınmaz bölümünün tespit harici kaldığı tarihteki niteliği yöntemince belirlenmediği gibi dosya arasındaki bilgi ve belgeler incelendiğinde ilk olarak hangi tarihte imar planı kapsamına alındığı da anlaşılamamaktadır. Şöyle ki; dosya arasında bulunan 08.12.2010 tarihli ... yazı cevabının incelenmesinde, davaya konu taşınmazın 10.10.1990 tarih ve 108 sayılı ... kararınca kabul edilen 1/1000 ölçekli ıslah imar planında donatı alanında kaldığı belirtilmiş; ... 29.12.2010 tarihli yazı cevabında ise dava konusu yerin 28.08.2008 tasdik tarihli ... 1/1000 ölçekli uygulama imar planına göre imar yolu, park alanı ve ilköğretim tesis alanında kaldığı belirtilmiş; yine dosya arasında bulunan ... hitaben yazdığı 01.05.2001 tarihli yazı ile dava konusu taşınmaz bölümünün de içinde bulunduğu tescil harici kalan taşınmazda imar uygulaması yapılacağı belirtilmiştir. Davalı Hazine vekilinin beyanlarını içerir 02.04.2002 havale tarihli dilekçesinde dava konusu taşınmazın 28.03.1994 tasdik tarihli 1/5000 ölçekli Altınşehir-Ispartakule-Kayabaşı nazım imar planında dava konusu taşınmazın kısmen yapı yasaklı alan, kısmen park, kısmen kültür tesis vs. alanlarında kaldığı iddia edilmiş; anılan imar planı dosya arasına konulmuştur. Yine dosya arasında bulunan fen bilirkişi Vehbi Berçil tarafından düzenlenen 14.11.2006 tarihli fen bilirkişi raporunda “Küçükçekmece Belediye Başkanlığının 08.11.2006 tarih ve 4008 sayılı cevabı yazısına göre, dava konusu taşınmaz bölümünde 1/1000 ölçekli uygulama imar planları bulunmadığından imar durumu tanzim edilememektedir” şeklinde cevabına binaen henüz imar planında olmadığı belirtilmiş ise de, az önce bahsedilen aynı kurumun yazı cevapları ile bu husus birlikte değerlendirildiğinde müzekkere cevapları arasında çelişki bulunup ilk olarak hangi tarihte imar planı kapsamına alındığı hususunda tereddüt hasıl olmaktadır. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz. Yine gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 6. nolu bendinde yargılama giderleri kalem kalem hesap edilmeden yahut gerekçeli karar altında gösterilmeden; "davacı tarafından yapılan yargılama giderlerini davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine" şeklinde hüküm kurulmuş; 02.03.2015 tarihli tavzih kararı ile yargılama giderlerine yönelik olan bu hüküm fıkrası "bilirkişi ücreti, keşif harcı, keşif araç gideri toplamı; 1.857,50 TL tebligat, yazışma, fotokopi toplam; 744,00 TL olmak üzere toplam 2.601,50 TL'nin davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine şeklinde tavzih edilmiştir. 6100 sayılı HMK'nın “hükmün tavzihi” başlıklı 305. maddesine göre hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebileceği ancak hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamayacağı, genişletilemeyeceği ve değiştirilemeyeceğine" ilişkin hükmü nazara alındığında yargılama giderleri gerekçeli kararda belirlenmediği halde anılan madde karşısında tavzih yoluyla yazılı şekilde belirlenemeyeceği göz önüne alınmaması da isabetsizdir. Hal böyle olunca mahkemece dava konusu taşınmazın Hazine adına idari yoldan tescili tarihinden geriye doğru 15-20-25 yıl öncesine ait hava fotoğrafları Harita Genel Komutanlığından getirtildikten sonra çekişmeli taşınmaz başında yeniden keşif yapılarak; taşınmazın tespit tarihindeki niteliği, kullanım şekli, zilyetliğin ilk başladığı tarih ile taşınmazların geçmişte ne durumda bulunduğu, kime ait olduğu, kim tarafından ne zamandan beri ne suretle kullanıldığı etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, 3 kişilik zirai bilirkişi kurulundan taşınmazların toprak yapısı ve niteliğini belirtir gerekçeli rapor alınmalı, jeodezi ve fotogrametri uzmanı harita mühendisi bilirkişiden yukarıda belirtilen tarihlerde çekilmiş stereoskopik üç adet hava fotoğrafının stereoskop aletiyle incelenmesi neticesinde taşınmazların niteliğini belirtir şekilde rapor alınmalı; taşınmazları tüm yönlerinden gösterir fotoğrafları çektirilmeli fen bilirkişiye keşfi takibe imkan verir ve denetime elverişli kroki ve ayrıntılı rapor düzenlettirilmeli, dava konusu taşınmazın ilk olarak hangi tarihte imar planı kapsamına alındığı tereddüte yer vermeyecek şekilde belirlendikten sonra ilk imar planının onay tarihi belirlenmeli; 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17. maddesinin son fıkrası somut uyuşmazlığın çözümünde nazara alınmalı, bundan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek hüküm kurulmalıdır. Temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA, 11.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.