Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3963 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 14378 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİTaraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Yargıtay bozma ilamında özetle; “davacının tutunduğu tapu kaydının haritasının bulunup bulunmadığı ve komşu ... Köyünde kadastro çalışması yapılıp yapılmadığının araştırılması, yapılmış ise komşu taşınmazlara ait kadastro tutanak örnekleri ile varsa dayanağı olan kayıt ve belgelerin tüm tesis ve tedavülleri ile birlikte getirtilerek yöntemince tapu kaydı uygulaması yapılmak suretiyle kaydın kapsamının kesin olarak saptanması, bundan sonra çekişmeli taşınmazın kısmen veya tamamen kayıt kapsamı içerisinde kaldığının anlaşılması halinde Hazine lehine 3402 sayılı Yasa'nın 13/B-c maddesinin uygulanma imkanının bulunmadığı göz önüne alınarak kayıt kapsamının davacı adına tesciline karar verilmesi" gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulü ile çekişmeli 194 ada 60 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin iptali ile fen bilirkişi raporunda (E) harfi ile gösterilen 5.724,58 metrekarelik bölümünün davacı ... adına tesciline, geri kalan bölümünün tespit gibi tesciline, fen bilirkişi raporunda (F) harfi ile gösterilen ve tescil harici yerlerden olan 16.459,69 metrekarelik bölüme ilişkin davanın tefrikine karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.Mahkemece, davacının dayandığı tapu kaydının dava konusu taşınmazın (E) bölümü ile tescil harici yerde kalan dava dışı (F) bölümünü kapsadığı gibi tapu kaydının miktar fazlası bölümünde de davacı taraf yararına Kadastro Kanunu'nun 14. maddesindeki koşulların gerçekleştiği gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar için yeterli bulunmamaktadır. Davacının dayandığı 02.03.1968 tarih 1 sayılı tapu kaydının haritasının bulunmadığı anlaşılmıştır. Tapu kaydının sınırlarında okunan büyük kuru dere, bayır ve değirmen yolu sınırları ise gayri sabit ve her yerde bulunabilecek sınırlardan olduğundan dava konusu taşınmaz bölümünün bu tapu kaydının kapsamında kaldığının kabulüne olanak bulunmamaktadır. Öte yandan her ne kadar davacı taraf dilekçesinde zilyetliğe de dayanmış ise de önceki bozmadan önce yapılan keşifte davacının zilyetliğinin olmadığı belirlenmiş olup, bozma ilamında bu yönün araştırılması hususuna değinilmediği gibi aksine, tapu kaydı kapsamında kalan yerler hakkında Hazine lehine 3402 sayılı Kanunun 13/B-C maddesinin uygulama olanağı bulunmadığına değinilmiş olmakla esasen davacının zilyet olmadığı da kabul edilmiştir. Hal böyle olunca kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken bu husus göz ardı edilecek hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi kabule göre de dava taşınmazın 1/2 payına yönelik olduğu halde temyize konu taşınmazın tamamının davacı adına tesciline karar verilmesi, diğer taraftan, bilirkişi raporunda (F) harfi ile gösterilen tescil harici yere ilişkin bir dava olmadığı halde bu yer hakkında da yazılı şekilde karar verilmesi de isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 14.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.