Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3927 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 16592 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:Kadastro sonucu ... çalışma alanında bulunan 157 ada 5 parsel sayılı 149,19 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kaydı gerekçe gösterilerek dava dışı Asim Karakuş adına tespit ve 21.03.1997 tarihinde tescil edilmiş, 10.03.2005 tarihinde satın alma yoluyla davalı ...'a intikal etmiştir. Davacı ..., tapu kaydına dayanarak çekişmeli taşınmazın bir bölümü hakkında tapu iptali ve tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne, çekişmeli taşınmazın fen bilirkişisinin 25.12.2012 tarihli raporunda (A) harfi ile gösterilen 6,23 metrekare yüzölçümündeki bölümünün tapusunun iptali ile davacının maliki olduğu 157 ada 6 parsel sayılı taşınmaza eklenmek suretiyle davacı adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Mahkemece, kadastro tespitinden önceki tapu kaydına değer verilmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmişse de varılan sonuç dosya kapsamı ile usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır. Çekişmeli taşınmaz ile bitişiğindeki davacıya ait aynı ada 6 parsel sayılı taşınmaz öncesinde bir bütün olarak tapuda kayıtlı iken ifrazen iki parçaya ayrılmış, kadastro sırasında da bu şekilde tespit görmüş ve kesinleşerek tapuya tescil edilmiştir. Davacı, kadastro öncesi dönemde yapılan ifrazın eşit şekilde olduğunu ve her iki parselin de 118 metrekare olduğu halde kendi taşınmazında 16 metrekarelik eksiklik bulunduğunu, bu eksikliğin çekişmeli taşınmazdan alınarak kendi taşınmazına eklenmesini istemiş, ayrıca davalının bu yeri satın alırken 118 metrekare olduğunu bildiğini, dolayısıyla iyi niyetli olmadığını iddia etmiştir. Buna karşılık davalı taraf tapuya güven ilkesine dayanmış ve davacı iddialarını kabul etmemiştir. Mahkemece mahallinde yapılan keşif sonrası alınan fen bilirkişi raporunda dayanak tapu kaydının ifraz krokisinin fenni sıhhate haiz olmadığı belirtilmiş ancak mahkemece yine de bu ifraz krokisine değer verilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne dair yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Bir an için dayanak tapu kaydı nedeniyle dava konusu taşınmaz bölümünün davacıya ait taşınmaz içerisinde kaldığı kabul edilse bile davanın, tespitten sonraki satışın iptaline yönelik olduğu ve bu kapsamda 4721 sayılı TMK'nın 1023. maddesinde açıklanan; “Tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.” kuralı gereğince davacı tarafın, davalının taşınmazı devralırken bu durumu bildiğini ve dolayısıyla iyi niyetli olmadığını kanıtlaması gerekirdi. Dosya kapsamı itibariyle davacı taraf, davalının iyi niyetli olmadığı yönündeki iddiasını ispatlayamamıştır. Belirtilen nedenlerle davanın tümüyle reddine karar verilmesi gerekirken dosya kapsamına ve anılan yasal düzenlemeye uygun düşmeyecek şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, davalı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 08.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.