Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü: Kadastro sırasında 101 ada 131 parsel sayılı 4857,40 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı Asiye ve müşterekleri adlarına tespit edilmiştir. Davacı .... , yasal süresi içinde kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine ve çekişmeli parselin tespitteki gibi tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece çekişmeli taşınmazın davalı tarafa ait olup, takasa konu olduğu, takas sırasında ve taşınmazın zilyetliğinin devri esnasında tüm maliklerin bulunmaması nedeniyle taşınmaz üzerindeki davacı taraf zilyetliğinin hukuki bir sonuç doğurmadığı kabul edilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; değerlendirme dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Tapuda kaydı bulunmayan davaya konu taşınmazın 1963 yılına kadar davalılara ait tarım arazisi iken bu tarihte davacılarla yapılan takasla taşınmazın davacılara verilip, başka mevkideki davacılar yerinin davalılara devredildiği, 1963 yılından 1997 tarihine kadar davacıların taşınmazı aralıksız, çekişmesiz ve malik sıfatıyla tasarruf ettikleri, 1997 yılında bir kısım davalıların takas işleminin geçerliliğini tartışır hale getirmeleri nedeniyle tarafların 1963 yılında gerçekleşen takası teyit amacıyla 29.4.1997 tarihli senedi yapıp imzaladıkları dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Taşınmaz 1963 tarihinde davacılara verilmiş ve zilyetliği devredilmiştir. Taşınmaz tapuda kayıtlı olmaması nedeniyle menkul mal niteliğinde olup, zilyetliğin devri ile mülkiyet davacılara geçmiştir. Taşınmazın devrinde tüm mirasçıların bulunması sonuca etkili bulunmamaktadır. Zira taşınmazın zilyetliğinin devrinden sonra davacı tarafın aralıksız, çekişmesiz ve malik sıfatıyla zilyetliği 20 yılı aşkın süreye ulaşmış ve mülk edinme şartları da davacılar yararına gerçekleşmiştir. Bu süre içinde davalıların zilyetlikle İktisabı önleyici bir davranışları da olmamıştır. 1997 tarihinde yapılan senet takasın yeni yapıldığını değil 1963 tarihinde yapılan işlemin teyidi amacını taşımakta olup, taşınmazın mülkiyetinin davacı tarafa geçişini önler nitelikte değildir. Hal böyle olunca; davacıların davasının kabulüne, taşınmazın davacılar adına tesciline karar verilmesi gerekir. Mahkemece yanlış değerlendirme sonucu yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. Temyiz itirazları bu nedenle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 3.2.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.