MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : UYGULAMA KADASTROSUTaraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Uygulama kadastrosu sırasında ... Köyü çalışma alanında bulunan ve tapuda davacılar ... ve ... adına kayıtlı bulunan eski 927 parsel sayılı 9300 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 149 ada 4 parsel numarasıyla ve 9.530,68 metrekare yüzölçümlü olarak; birleşen dosya davacıları ... ve müşterekleri adına tapuda kayıtlı bulunan eski 926 parsel sayılı 8000 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 149 ada 3 parsel numarasıyla ve 8.058,93 metrekare yüzölçümlü olarak tespit edilmiştir. Davacılar ... ve ..., uygulama kadastrosu sırasında kendilerine ait taşınmazın sınırının yanlış belirlendiği ve yanlışlığın davalılara ait 149 ada 3 parsel sayılı taşınmazdan kaynaklandığı, birleşen dosya davacıları ... ve müşterekleri aynı iddiaya dayanarak dava açmışlardır. Mahkemece dava dosyaları birleştirilerek yapılan yargılama sonunda davacıların ve birleşen dosya davacılarının davasının kısmen kabulüne, 149 ada 3 ve 4 parsel sayılı taşınmazların 22-a tutanaklarının; 20.07.2013 tarihli teknik bilirkişi raporunun ekinde bulunan 3 numaralı durum haritasında (E) harfi ile turuncu renkte gösterilen 4657.58 m²'lik kesimin 149 ada 3 numaralı parselin yüzölçümünden düşülerek 149 ada 4 numaralı parselin yüzölçümüne eklenmesine, yine rapor ekinde bulunan krokinin 3 numaralı durum haritasında (F) harfi ile koyu mavi renkte gösterilen 835.69 m²'lik kesimin 149 ada 4 numaralı parselin yüzölçümünden düşülerek 149 ada 3 numaralı parselin yüzölçümüne eklenmesine, oluşan yeni duruma göre; 149 ada 3 numaralı parselin tutanaktaki tescile esas yüzölçümünün (8058.93 - 4657.58 + 835.69 )= 4237.04 m² olarak, 149 ada 4 numaralı parselin tutanaktaki tescile esas yüzölçümünün (9530.68 - 835.69 + 4657.58 )= 13352.57 m² olarak düzeltilmesine, karar verilmiş; hüküm, davacılar ... ve ... vekili ve birleşen dosya davacıları ... ve müşterekleri vekili tarafından temyiz edilmiştir.22.02.2005 tarih 5304 sayılı Yasa ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/a maddesi ve bu madde uyarınca 29.11.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren "Kadastro Haritalarının Yeniden Düzenlenmesi ve Tapu Sicilindeki Gerekli Düzeltmelerin Yapılmasında Uygulanacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmelik” hükümlerine göre yapılan uygulama kadastrosunun amacı, teknik açıdan yetersiz kalan, uygulama niteliğini kaybeden, eksikliği görülen veya zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği anlaşılan kadastro haritalarının yenilenmesi ve uygulanabilir hale getirilmesidir. Uygulama kadastrosunun amacı, mülkiyet ihtilaflarını canlandırmak ve çözmek değil; tesis kadastrosu sırasında yapılan teknik hataları belirleyerek gidermek ve kadastro paftalarını zeminle uyumlu, uygulanabilir, teknik ihtiyaçlara cevap verir ve güvenli hale getirmektir. Uygulama kadastrosu yapılırken, tesis kadastro sırasında da zeminde mevcut olduğu anlaşılan sabit noktalar ile aynı döneme ya da öncesine ait farklı amaçlarla üretilmiş harita ve benzeri verilerden yararlanılmakta, tesis kadastrosu haritaları ortofoto üzerine işlenmekte, düzenlenecek ada raporunda, haritanın zemine uygun olmaması halinde farklılıkların nerelerden kaynaklandığı gösterilerek, varsa hataların nasıl giderildiği açıklanmakta ve bundan sonra yukarıda sözü edilen yönetmelikte açıklanan ilkeler çerçevesinde taşınmazların bütün sınırları tek tek değerlendirmeye tabi tutularak tesis kadastrosu sırasındaki gerçek fiili duruma ulaşılmaya çalışılıp, her bir parsel hakkında uygulama tutanağı düzenlenerek uygulama kadastrosu paftaları üretilmektedir. Uygulama kadastrosuna itiraz davaları, özü itibariyle uygulama faaliyetinin yukarıda açıklanan ilke ve yöntemlere göre yapılıp yapılmadığının denetlenmesini zorunlu kılan davalardır. Yöntemine uygun yapılmayan uygulama kadastrosu, mülkiyete ilişkin kazanılmış hakların ihlali sonucunu doğurur. Somut olaya gelince; Mahkemece, keşifte dinlenilen yerel bilirkişi beyanları ve uzman teknik bilirkişi raporuna göre taşınmazlar arasındaki sınırın su hendeğinin yanındaki arazi yolu olduğu gerekçesi ile yazılı olduğu şekilde karar verilmiştir. Davacı ... ve ... adına kayıtlı bulunan eski 927 (yeni 149 ada 4) parsel sayılı taşınmaz ile birleşen dosya davacıları ... ve müşterekleri adına tapuda kayıtlı bulunan eski 926 (yeni 149 ada 3) parsel sayılı taşınmaz, 1963 yılında yapılan tesis kadastrosu ile orman olarak tespit edilmiş, 1996 yılında ise 2/B parseli olarak orman sınırı dışına çıkarılmıştır. 16.12.1999 tarihinde 2924 sayılı Yasa’ya göre taraflara satışı yapılmıştır. Dosya kapsamından, uygulama kadastrosunda, kullanım kadastrosu sırasında üretilen koordinat değerlerinin esas alındığı, kullanım kadastrosu sınırı ile uygulama kadastrosu sınırlarının örtüştüğü, çalışmanın usule uygun olduğu ancak kullanım kadastrosu sırasında hesap hatası nedeniyle taşınmazların yüzölçümlerinin farklı yazıldığı, gerçek yüzölçümlerinin uygulama kadastrosu ile belirlendiği şekilde olduğu anlaşılmaktadır. Başka bir ifade ile tarafların 2924 sayılı Yasa'ya göre satın aldıkları parsel sınırları ile uygulama kadastrosu sonucu oluşturulan parsel sınırları aynıdır. Ancak tarafların fiilen zeminde kullandıkları sınırlar farklı olup uyuşmazlık da bu noktada toplanmaktadır. Uzman teknik bilirkişinin raporuna ekli krokiye göre, tarafların ve yerel bilirkişilerin göstermiş oldukları sınırlar birbirinden farklı olup, müşterek bir sınır gösterememişlerdir. Bu durumda taraflar arasındaki ihtilafın mülkiyete ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Az yukarıda da açıklandığı üzere uygulama kadastro tespitinin iptalini gerektirir bir durum bulunmadığına, uygulama kadastrosunun amacının mülkiyet ihtilaflarını çözmek olmadığı ve mülkiyet uyuşmazlıkları uygulama kadastrosuna ilişkin davalarda tartışma konusu yapılamayacağına göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken, taraflar arasındaki mülkiyet durumunu değiştirecek şekilde karar verilmiş olması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere iadesine, 02.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.