Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; dosyadaki belgeler okundu. Gereği görüşüldü: Kadastro sırasında 111 ada 77 parsel sayılı 15974 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz toprak tevzi komisyonunun 1958 yılında adına belirtmesi ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ölü Ahmet adına tesbit edilmiştir. Davacı Halil, taşınmazın taksimen kendisine kaldığı, davalının fer'i zilyed olduğu iddiasına dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine ve çekişmeli parselin davalı Ahmet adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece davalı taraf yararına zilyetlikle iktisap şartlarının oluştuğu kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de, mahkemenin kabulü dosya içeriğine ve toplanan delillere uygun düşmemektedir. Çekişmeli parselin öncesinin tarafların kök miras bırakanı Halil'den intikal ettiği, 1938 yılında ölümüyle mirasçılar arasında yapılan paylaşım sonucu çekişmeli taşınmazın gayri resmi eşi olan Ayşe ile müşterek çocukları Halil ve Fatma'ya isabet ettiği, Ayşe'nin daha sonra küçük çocukları Halil ve Fatma'yı yanına alarak Ahmet ile resmen evlendiği, bu evliliklerinden Hasan ile Vahide'nin olduğu ve taşınmaza davalı taraf zilyet bulunduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık Ahmet ve oğlu Hasan'ın zilyetliklerinin malik sıfatıyla olup olmadığı ve bu zilyetliğin iktisap sağlayıp sağlamayacağı konusundadır. Gayri resmi eşi öldükten sonra Ayşe, Ahmet'le evlenmiş ve taşınmaza kocası olan Ahmet zilyet olmuştur. Buradaki Ahmet'in zilyetliği eşi olan Ayşe'ye tebandır. Bir başka anlatımla zilyetlik eşi adınadır. Bu tür zilyetlik fer'i niteliktedir. Fer'i zilyetlik ise iktisap sağlamaz. Davalı tarafın dayandığı belirtmeliğin "belirtilmesi yapılan arazinin" bölümünde yedinci sırada zilyet olarak Ayşe, buna karşılık tablen dikatif bölümünde ise 48 numaralı parsel zilyedi olarak ""Ahmet" gösterilmiştir. Belirtmelik tutanağında zilyedin Ayşe veya Ahmet olarak gösterilmesi sonuca etkili değildir. Zira yapılan işlem 3402 sayılı Kadastro Kanununun 46/2. maddesinin uygulanmasını gerektiren hukuki bir durum yaratmamaktadır. Ahmet'in ölümünden sonra taşınmaza Hasan zilyettir. Davacı ile Hasan, ana bir kardeş olup her ikisi de Ayşe'nin mirasçılarıdır. Mirasçılar arasında ise zamanaşımıyla mülk edinilmesi mümkün değildir. Bu nedenle Hasan'ın zilyetliğine de değer verilemez. Davacı, kız kardeşi Fatma'nın payını satın aldığını ileri sürmüştür. Satın alma olgusuyla ilgili delil bildirmesi istenmeli, bildirdiği ve bildirileceği deliller toplanarak bu yön değerlendirilmeli, satım kanıtlandığı takdirde Fatma'nın babasından intikal eden payıda Halil'e ilave edilerek aksi takdirde payları ayrı ayrı olarak adlarına yazılmalı, Ayşe'nin önceki eşinden intikal eden 1/3 payı ise iştirak halinde mülkiyet şeklinde tüm mirasçıları adlarına ve payları oranında tescil olunmalıdır. Temyiz itirazlarının bu nedenlerle kabulüyle hükmün (BOZULMASINA), Yargıtay duruşması için belirlenen 275.000.000.-TL vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen alınarak kendisini duruşmada vekil ile temsil ettiren davacıya verilmesine, 4.2.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.