Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2271 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 18445 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : KADASTROKANUN YOLU : TEMYİZTaraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:Kadastro sırasında ...Mahallesi çalışma alanında bulunan temyize konu 311 ada 23 ve 312 ada 5 parsel sayılı sırasıyla 2.192,40 ve 2.202,38 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı ... adına tespit edilmiştir. Davacı ..., miras yoluyla gelen hakka ve tapu kaydına dayanarak 1/3 payın ..., 1/3 payın ...ve 1/3 payın ... mirasçıları adına tescili istemiyle dava açmış, keşifte dava konusu 312 ada 5 parselin babasından kendisine kaldığını, 311 ada 23 parselin 1/2 payının davalıya, 1/2 payının kendisine ait olduğunu iddia etmiş; duruşmada ise babasından gelen tüm hisselerin kendi adına tescilini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, 311 ada 23 ve 312 ada 5 parsel sayılı taşınmazların tespitlerinin iptali ile eşit hisseyle davacı ve davalı adlarına tescillerine karar verilmiş; hüküm, davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.Dava kadastro tespitine itiraz davasıdır. Dava ve temyiz konusu 311 ada 23 ve 312 ada 5 parsel sayılı taşınmazlar belgesiz zilyetlik yolu ile davalı ... adına tespit edilmiştir. Davacı, dava dilekçesinde, 16.07.2013 tarihli keşifte ve 17.2.2014 tarihli duruşmada farklı iddia ve taleplerde bulunarak tapu kaydına dayanmıştır. Davalı tapu kaydına karşı çıkmamakla beraber davacının babasına ait payın zamanında verildiği savunmasında bulunmuş; 16.07.2013 tarihli keşifte ise 312 ada 5 parsel sayılı taşınmazın tereke malı olmadığını iddia etmiştir. Mahkemece, mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarına göre dava ve temyiz konusu taşınmazlardaki hisse oranlarının net bir şekilde belirlenemediği, mahalli bilirkişilerin birbirleri ile çelişkili ifadeler kullandığı, fen bilirkişisi tarafından verilen ek raporda hisse oranlarının açık açık belirlendiği, davacının dayandığı tapu kayıtlarına göre taşınmazlarda davacı ile davalının eşit hisseye sahip olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de, yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm vermek için yeterli değildir. Davacı yargılama boyunca birbirinden farklı iddia ve taleplerde bulunmuş olup, mahkemece davacının iddia ve taleplerinin neden ibaret olduğu HMK 31. Madde gereğince açıklatılmadan, hüküm yerinde de belirtildiği üzere keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanları arasındaki çelişkiler giderilmeden karar verilmiştir. Yine mahalli bilirkişiler davacının dayandığı tapu kayıtlarının geniş sınırları ile taşınmazları kapsadığını, hudutlarında okunan yönlerin komşu taşınmazların maliki evvelleri olduğunu beyan etmişlerse de tapu kayıtları zemine usulünce uygulanmamış, kapsamı belirlenmemiş, komşu taşınmazlar belgesizden tespit edildiğine göre maliki evvellerinin kim olduğu yöntemince sorulup araştırılmamıştır. Doğru sonuca varılabilmesi için, mahkemece öncelikle, davacının iddia ve talebinin ne olduğu HMK 31. maddesi gereğince açıklatılıp kapsamı belirlendikten sonra, mahallinde yeniden yerel bilirkişiler, taraf tanıkları ile fen bilirkişisi huzuruyla yapılacak keşifte tarafların iddia ve savunması doğrultusunda araştırma yapılmalı, davacının dayandığı tapu kayıtları okunup kayıtlarda yazılı hudutlar yerel bilirkişilerce zeminde gösterilmeli ve teknik bilirkişiye harita üzerinde işaretlettirilmeli, kayıtlarda yazılı olup, yerel bilirkişilerce zeminde gösterilemeyen hudutların tespiti için taraflara tanıkla kanıtlama imkanı sağlanmalı ve bu suretle davacı dayanağı tapu kayıtlarının kapsamı belirlenmeli, tapu kayıt kapsamları belirlendikten sonra taşınmazların kimden kaldığı, mirasçılar arasında yöntemince taksim edilip edilmediği, taksim edilmişse taksim sonucu davacıya pay düşüp düşmediği yöntemince araştırılmalı, gerek tapu sınırları gerekse taksim sınırları fen bilirkişi raporuna yansıtılmalı, beyanlar arasındaki çelişkiler, gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle giderilmeli, çelişkiler giderilemezse hangi beyana neden itibar edildiği hüküm yerinde tartışılmalı, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Kabule göre de, fen bilirkişinin 14.02.2014 tarihli ek raporunda davalının tapu kayıtlarında belirtilen hisse oranı hükümde belirlenen 1/2 paydan farklı olduğu halde mahkemece, neden bilirkişi raporunda belirtilen paylara itibar edilmediğinin karar gerekçesinde açıklanmaması da isabetsiz olup, davalının temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davalıya iadesine, 07.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.