Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1537 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 1256 - Esas Yıl 2007





2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 345/a maddesine aykırılık suçundan sanıklar Özlem ve Esra haklarında yapılan yargılama sonucunda, anılan maddedeki yaptırımın hapis cezası olması sebebiyle Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma yapılması ve davanın ancak iddianame ile açılması gerektiğinden bahisle, iddialarla ilgili soruşturma yapılarak dava açılıp açılmaması hususunda gereğinin takdir ve ifası için dosyanın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine dair, (İstanbul Beşinci İcra Ceza Mahke-mesi)'nin 19.09.2006 tarihli ve 2005/2065 esas, 2006/2508 sayılı kararını müteakip, iddianame ile kamu davası açılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 29.09.2006 tarihli ve 2006/39893-12467 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın kabulü ile anılan kararın kaldırılmasına, soruşturmanın sonucuna göre gerekiyorsa şüpheliler hakkında İcra ve İflas Kanunu'na muhalefette bulunmak suçundan kamu davası açılmasına ilişkin, Beyoğlu İkinci Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı'nca verilen 19.12.2006 tarihli ve 2006/1018 müteferrik sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.Dosya kapsamına göre, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5358 sayılı Kanunla değişik 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 346/3. maddesindeki "Bu bapta yer alan suçlarla ilgili davalara, İcra Mahkemesince bakılır" ve aynı Kanun'un "Muhakeme Usulü" başlıklı 349/1. maddesindeki "Şikayet dilekçe ile veya şifahi beyanla yapılır. Dilekçeye veya dava beyanını alan İcra Mahkemesi duruşma için hemen bir gün tayin edip şikayetçinin imzasını alır ve maznuna celpname gönderir. Şahit gösterilmişse o da celp olunur." hükümleri uyarınca anılan Kanun'da yer alan suçlar ile ilgili kovuşturmanın, doğrudan İcra Mahkemesine yapılacak şikayetler üzerine yapılması gerektiği, kaldı ki anılan Kanun'un 345/a maddesinde alacaklının şikayeti arandığı gibi bu maddede düzenlenen suç yönünden farklı bir muhakeme usulü öngörülmediği gözetilmeden itirazın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemekle kararın 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 01.03.2007 gün ve 10904 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay C. Başsavcılığının 14.03.2007 gün ve 2007/46038 sayılı tebliğnamesiyle istenilmiş olmakla,Gereği görüşüldü:Dosya kapsamına göre, borçlu sanıklara isnat edilen suç, 2004 sayılı İİK'nın 345/a maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, idare ve temsil ile görevlendirilmiş kimseler veya tasfiye memurları, 179. maddeye göre şirketin mevcudunun borçlarını karşılamadığını bildirerek şirketin iflasını istemezlerse alacaklılardan birinin şikayeti üzerine on günden üç aya kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı hükme bağlanmıştır. Öte yandan, anılan Kanun'un 349. maddesinde muhakeme usulüne yer verilmiş olup, buna göre şikayetin dilekçe ile veya şifahi beyanla İcra Mahkemesine yapılacağı belirtilmiş, diğer taraftan 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5358 sayılı Kanun'un 18. maddesiyle değişik 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 346. maddesinin son fıkrasına göre de "Bu bapta yer alan suçlarla ilgili davalara İcra Mahkemesinde bakılır" hükmü getirilmiş olması karşısında, borçlu sanıklara yöneltilen suç hakkında iddianame ile dava açılmasının gerekmediği, İcra Mahkemesine verilecek dilekçe ile yargılamaya başlanacağı hususu gözönüne alındığında itirazın reddi yerine kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.Bu nedenle, Yargıtay C. Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine atfen düzenlediği tebliğname yerinde görülmekle Beyoğlu İkinci Ağır Ceza Mahkemesi'nin 19.12.2006 tarihli ve 2006/1018 müteferrik sayılı kararının (BOZULMASINA), sair işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın mahkemesine gönderilmesi için Yargıtay C. Başsavcılıgı'na TEVDİİNE, 02.05.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.