Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 15146 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 17051 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ: KADASTRO MAHKEMESİTARİHİ : 27/06/2014NUMARASI : 2013/17-2014/17Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Kadastro sırasında ....Köyü çalışma alanında bulunan 114 ada 40 parsel sayılı 33.271,30 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz davalı .... adına tespit edilmiştir. Davacı .... kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak taşınmazın adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kesin süre nedeniyle reddine, çekişmeli taşınmazın tespit gibi tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Mahkemece, 29.04.2014 tarihli duruşmada verilen kesin süre içerisinde davacının keşif için gerekli giderleri mahkeme veznesine yatırmadığından bahisle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş ise de; yapılan değerlendirme usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır. Mahkemece daha önce de keşif kararları verildiği, bu kararlar uyarınca davacı tarafça keşif ücretleri yatırıldığı ancak keşif günlerinde davacı tarafın kusuru olmayan sebeplerle keşfin yapılamadığına dair tutanaklar tutulduğu, artan keşif giderlerinden dolayı 2009 ve 2010 yılında davacıdan eksik kalan miktarın yatırılmasının istendiği, dosya içerisinde bulunan makbuzlardan davacının bu eksikliği tamamladığı anlaşılmaktadır. 2010 yılından sonra artan keşif giderleri gerekçe gösterilerek yeniden keşif gideri istenmesi adil yargılanma ve devlete güven ilkeleriyle bağdaşmaz. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 36. maddesinde; taraflardan her birinin dava harcını, dinlenmesini talep ettiği tanık ve bilirkişi ücretini ve diğer yargılama giderlerini karşılamak zorunda olduğu, davacının hakim tarafından belirlenecek süre içinde gerekli giderleri mahkeme veznesine yatırmadığı takdirde, onunla ilgili delillere dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağı, bu Kanun gereğince re'sen yapılması gereken soruşturma ve tebligat işlemleri için zaruri giderlerin, ileride haksız çıkacak taraftan alınmak üzere bütçeye konulan ödenekten karşılanacağı hükmü düzenlenmiştir. Hal böyle olunca; davacının, kararlaştırılan keşiflerin yapılamamasında atfedilebilecek bir kusuru bulunmamasına göre, 29.04.2014 tarihli duruşma ara kararıyla hüküm altına alınan keşif giderlerinden eksik olan kısmın 3402 sayılı Kanun'un 36/1 maddesi uyarınca gerektiğinde ileride haksız çıkan taraftan alınmak üzere ilgili ödenekten karşılanmak üzere keşif ara kararı verilmesi gerekirken, keşif gideri eksik kaldığından bahisle yeniden keşif ücreti istenilmesi isabetsiz olduğu gibi davacı tarafın tanık deliline dayanmasına rağmen mahkemece tanıklarını bildirmesi için davacı tarafa usulüne uygun şekilde süre verilmediği, diğer bir anlatımla tanıkbildirme imkanının sağlanmadığı, mahkemece davacının oturduğu köy ile taşınmazın bulunduğu köy arasında ihtilaflar bulunduğu bu nedenle iki köyden de bilirkişi dinlenmesi gerektiği gerekçede belirtilmesine rağmen kesin süre ihtaratında belirtilen üç yerel bilirkişinin hangi köy ya da köylerden dinleneceği açıklanmamış, davanın gerçek kişiler arasında kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğin nedenine dayalı olarak açıldığı dikkate alındığında zirai bilirkişi götürülmesinde usul ekonomisi açısından yarar bulunmadığı düşünülmemiş olması dahi isabetsiz olup, davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 08.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.