MAHKEMESİ : IĞDIR KADASTRO MAHKEMESİTARİHİ : 17/04/2013NUMARASI : 2010/129-2013/13Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Kadastro sırasında ... (....) Köyü çalışma alanında bulunan 278, 279, 277, 267, 253, 133 ve 310 parsel sayılı sırasıyla 10.200.00, 4.500.00, 4.700.00, 9.200.00, 812.00, 4.400.00 ve 25.000 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlardan, 278, 279, 277, 267, 133 ve 310 parsel sayılı taşınmazlar tapu (iskan) kaydı nedeniyle çayır veya tarla niteliği ile davalı Hazine adına, 253 parsel sayılı taşınmaz ise tapu kaydı nedeniyle H. A. ve paydaşları adına tespit edilmiş iken Komisyonca 278, 279, 277, 267, 253 ve 133 parsel sayılı taşınmazlar davalı Ö. A. adına, 310 parsel sayılı taşınmaz ise davalılar N. İ. ve Ö. A. adına paylı olarak tespit edilmiştir. Davacı Hazine, taşınmazların devletin hüküm ve tasarrufu altında olup davalıların zilyetliklerinin de bulunmadığını öne sürerek ayrı ayrı dava açmıştır. Mahkemece dava dosyaları birleştirilerek yapılan yargılama sonunda davanın sübut bulmadığından reddine, çekişmeli 310 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payının Iğdır Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/112-494 Esas-Karar sayılı veraset ilamında gösterilen Ö. A. mirasçıları adına, 1/2 payının Iğdır Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/216 -234 E-K. sayılı veraset ilamında gösterilen N. İ. mirasçıları adına, 278, 279, 277, 267, 253 ve 133 parsel saylı taşınmazların Iğdır Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/112-494 Esas-Karar sayılı veraset ilamında gösterilen davalı Ö.A. mirasçıları adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece, delil avansının süresinde ikmal edilmemesi nedeniyle ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiş ise de, verilen karar dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Temyiz incelemesine konu dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun henüz yürürlüğe girmediği bir dönemde, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlükte olduğu 28.01.2010 tarihinde açılmıştır. Bu nedenle 1086 sayılı HUMK'nın yürürlükte olduğu 01.10.2011 tarihinden önceki dönemde açılan eldeki dava için yapılacak masraflar nedeniyle istenilecek giderler, delil avansı kabul edilerek 3402 sayılı Kanun'un 36. ve 6100 sayılı HMK'nın 324. maddeleri uygulanmak suretiyle sonuca gidilmesi gerekecektir. Diğer yandan, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 36. maddesindeki düzenleme, 6100 sayılı HMK'nın 324. maddesindeki delil avansı düzenlemesine göre özel hüküm olması nedeniyle, somut olayda 3402 sayılı Kanun'un 36. maddesinin uygulanacağı kuşkusuzdur. Taraflardan her biri, 3402 sayılı Kanun'un 36. maddesi gereğince, ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenecek avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. 3402 sayılı Kanun'un 36/1. maddeleri gereğince avans yükümlülüğünün yerine getirmemesi halinde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılacaktır. Bu durumda verilecek karar ise, davanın esasına ilişkin olup, taraflar arasında kesin hüküm oluşturacaktır. Ancak, 3402 sayılı Kanun'un 36. maddesinin uygulanabilmesi için ise; dosyanın keşfe hazır hale gelmesi gerektiği gibi, verilecek ara kararda yapılması öngörülen keşfin gün ve saatinin belirlenmesi zorunludur. Bundan sonra belirlenecek keşif günü ile ilgili ara kararında hakim, katip, mübaşir, yerel bilirkişi adayları, tanıklar ve teknik bilirkişilere verilecek ücretlerle vasıta parasının ve yapılacak tebligatlarla ilgili masrafların kalemler halinde gösterilip, bu ücretlerin temini ve yatırılması için ilgiliye makul ve belirli bir süre tanınması, ilgiliye tanınacak süre ile keşif günü arasında da bilirkişi adayları ve tanıklara davetiye tebliğ edilip, arazi başında hazır olmalarının bildirilebilmesi için yine uygun bir sürenin bulunmasına özen gösterilmesi gerekmektedir.Somut olayda; mahkemece hükme esas alınan 06.03.2013 tarihli ara kararında mahkemece herhangi bir keşif gün ve saati belirlenmemiş, ayrıca ara kararının (ç) bendinde sair giderler adı altında 100 TL'lik bir gider alınması öngörülmüş ancak bu sair giderin ne olduğu açık olarak belirtilmemiş, yine ara kararında vasıta ücreti ile yapılacak tebligatlarla ilgili bir ücret belirlenmediği gibi sair giderler adı altında belirtilen gider içeriği de kalem kalem belirtilmediğinden sair giderler karşılığının tebliğ giderleri ile vasıta ücretine ilişkin olup olmadığı dahi anlaşılamamıştır. Bu halde mahkemece oluşturulan ara kararının kesin süre sonuçlarını uygulanmasını gerektirecek nitelikte olmadığının kabulü gerekir. O halde mahkemece, dosya keşfe hazır hale geldiği takdirde, davacı tarafa keşif giderlerini yatırması için 3402 sayılı Yasa'nın 36. maddesi uyarınca yeniden yöntemine uygun, keşif gün ve saatinin de belirlendiği makul bir süre verilmeli, ara kararı gereklerinin yerine getirilmesi durumunda mahallinde keşif yapılmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Usulüne uygun olmayan ara kararına dayanılarak yazılı gerekçeyle hüküm kurulması isabetsiz olup, davacı Hazine vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 09.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.