MAHKEMESİ : MERSİN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 21/02/2013NUMARASI : 2012/156-2013/70Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Kullanım kadastrosu güncellemesi sırasında ... Köyü çalışma alanında bulunan 4257 parsel sayılı 15.160,44 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kadastro tutanağının beyanlar hanesine, 6831 sayılı Yasa'nın 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı ve H.. D..'in fiili kullanımında bulunduğu şerhi yazılarak narenciye bahçesi vasfıyla Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı A.. D.. taşınmazın bir bölümünün kendi kullanımında olduğu iddiasına dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, çekişmeli taşınmazın fen bilirkişisi raporunda (A) harfi ile gösterilen bölümün bu parselden ifrazı ile o köyün son parsel numarası verilerek malikinin yine Hazine, bu yerin kullanıcısının davalı olduğu kaydının iptali ile davacının kullanımında olduğu ve ağaçların davacıya ait olduğunun tespit ve tesciline, kalan bölümün davalı adına bırakılmasına karar verilmiş; hüküm, davalı H.. D.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.Mahkemece; dava konusu taşınmazın davacının zilyetliğinde olduğu kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Dava konusu taşınmazla ilgili olarak 3402 sayılı Yasa'nın Ek-4. maddesi kapsamındaki kadastro çalışmaları 16.06.2000 tarihinde kesinleşmiş olup, bu çalışma sırasında çekişmeli 4257 parselin kullanıcısı olarak H.. D.. tespit edilmiştir. Aynı parselle ilgili olarak 20.01.2009 tarihinde yapılan güncelleme çalışmalarında da yine H.. D.. kullanıcı olarak tespit edilmiş, davacı A.. D.., 07.06.2012 tarihinde dava açarak çekişmeli taşınmazı 20 yıldan fazla süredir kullandığı iddiasında bulunduğuna göre dava güncelleme işlemine değil kullanım kadastrosuna yöneliktir. Hal böyle olunca; davanın kullanım kadastrosuna yönelik olduğunun kabulü zorunlu olup mahkemece; 2000 yılında kesinleşen kadastro tutanağı esas alınarak, tescil tarihi ile dava tarihi arasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde yazılı 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş bulunduğu göz önünde bulundurularak, davanın hak düşürücü süre nedeni ile reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hülüm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine,18.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.