Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12740 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 20060 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ANAMUR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/03/2014NUMARASI : 2012/250-2014/300Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Yargıtay bozma ilamında özetle; “ yerel bilirkişi ile davalı ve davacı tanıklarının beyanları arasındaki çelişkinin giderilmediği açıklanarak, yeniden yapılacak keşifte yerel bilirkişi ve tanıkların HMK'nın 243 ve 244. maddeleri gereğince keşif yerine davetiyeyle çağırılması, aynı Kanunun 259 ve 290/2. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıkların keşif yerinde dinlenmesi, dava konusu taşınmazın ilk olarak kim ya da kimler tarafından zilyet edildiği, zilyetliğin tespit tarihine kadar ne şekilde ve kim tarafından sürdürüldüğünün yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, beyanlar arasındaki çelişkinin HMK'nın 261.maddesi gereğince giderilmesi, bundan ayrı, taşınmazın ortak miras bırakan Fatma kaldığının tespit edilmesi halinde dosya içinde bulunan Anamur Sulh Hukuk Mahkemesine ait 2010/628 Esas - 2010/605 Karar sayılı Fatma ait veraset belgesine göre, davacı ve davalılardan Ü.. T..'nın Fatma mirasçısı olduğu gözetilerek, tapu kaydının oluşumundan sonra dava konusu taşınmazın bir kısım payını devralan Ü.. T..'nın taşınmazdaki payı almasında iyi veya kötü niyetli olup olmadığının yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak saptanması, böylece davalı Ümmü'nün TMK'nın 1023 ve 1024.maddeleri karşısındaki hukuki durumunun mahkemece değerlendirilmesi,” gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı N.. K.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.Mahkemece, sadece davacı tanıklarının dava konusu yerin Fatma intikalen geldiğini beyan etmelerinin davacının ya da murislerinin dava konusu yerde zilyetliğinin ispatında yeterli olmadığı, dava konusu yerin 1970 yılından önce fundalık arazi olması hususları dikkate alındığında davacının ya da murislerinin dava konusu yerde zilyetliğinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Yargıtay bozma ilamına uyulduğuna göre, bozma ilamında işaret edilen hususların eksiksiz olarak yerine getirilmesi gerekir. Bozma ilamına uyulmakla, taraflar yararına usuli müktesep hak oluşur. Bu hakkın zedelenmemesi için bozma gereklerinin yerine getirilmesi zaruridir. Ne var ki, bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiş, bozma ilamında yerel bilirkişi ve tanıkların taşınmaz başında dinlenilmesi, beyanlar arasındaki çelişkinin giderilmesi gereğine değinildiği halde, bozmadan önceki keşifte dinlenilen yerel bilirkişilerin taşınmaz başında dinlendikleri ve benzer beyanlarda bulundukları, bir kısım yerel bilirkişi ve tanıkların ise duruşmada dinlenildiği, dinlenilen yerel bilirkişiler ile davacı tanıklarının beyanları arasındaki çelişkilerin usulünce giderilmediği, taşınmazın ilk malikinin tereddüte yer vermeyecek şekilde tespit edilemediği görülmektedir. Hal böyle olunca, mahkemece doğru sonuca ulaşılabilmesi için, tespit bilirkişileri Mustafa davacı tanığı, Murat ise davalı tanığı olarak dinlenildiği ve beyanlarının birbiri ile çeliştiği göz önüne alınarak HMK 31. maddesi ile hakime verilen davayı aydınlatma görevi kapsamında diğer tespit bilirkişi Mehmet bilgi ve görgüsüne başvurulması gereği mehkemece değerlendirilmeli, aynı madde kapsamında tarafların bildireceği tanıklar ve yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler hazır olduğu halde yeniden keşif yapılarak, yerel bilirkişi ve tanıklardan dava konusu taşınmazın öncesinin kime ait olduğu, kimden kime nasıl intikal ettiği, kim tarafından ne zamandan beri ne suretle kullanıldığı, taşınmazın ilk malikinin kim ya da kimler olduğu hususları etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılarak kesin olarak belirlenmeli, beyanlar arasında çelişki bulunması halinde yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişkiler giderilmeye çalışılmalı, çelişkinin giderilememesi halinde hangi beyanlara neden üstünlük tanındığı kararda tartışılıp gerekçelendirilmeli, davacı tarafından aynı sebebe dayanılarak açılan diğer davalar değerlendirilmeli, bundan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Belirtilen şekilde araştırma ve inceleme yapılmadan yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacıya iadesine, 28.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.