Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtayca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, Gereği görüşüldü: Kadastro sırasında 107 ada 22, 33 ve 36 parsel sayılı 81819.33, 16105.05 ve 21264.64 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlardan 22 ve 33 nolu parseller tapu kaydı nedeniyle davalı Hazine adına tespit edilmiş, 36 nolu parsel de 1964 yılında yapılan tevzi çalışmaları sırasında mer'a olarak belirlendiği gerekçesiyle mer'a olarak sınırlandırılmıştır. Davacılar yasal süresi içinde tapu kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmışlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; çekişmeli 36 parsel için açılan davanın husumet yönünden reddine, çekişmeli 22 ve 33 parseller için açılan davanın da bu taşınmazların Hazine tarafından dağıtıma tabi tutulduğu gerekçesiyle reddine ve tespit gibi tescillerine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1- Dava konusu 107 ada 36 parsel kadastro sırasında mer'a olarak sınırlandırılmıştır. Mer'aların kurum mülkiyeti Hazineye, intifa hakkı ise ilgili Köy Tüzel Kişiliğine aittir. Mer'alarla ilgili davaların Hazine ve Köy Tüzel Kişiliğine birlikte yöneltilmesi gerekir. Bir başka anlatımla davalılar arasında mecburi dava arkadaşlığı vardır. Husumetin eksik tevcih edilmesi husumet yönünden davanın reddini gerektirmez. Bu durumda husumetin yaygınlaştırılıp Köy Tüzel Kişiliğinin de davaya katılması sağlanarak tüm tarafların iddia ve savunmalarına ilişkin bütün delillerin toplanarak uyuşmazlığın esastan çözümlenmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. 2- Dava konusu 107 ada 22 ve 33 nolu parsellere yönelik temyiz itirazlarına gelince; bu taşınmazların 4753 sayılı Kanun uyarınca Hazine adına tapuya bağlandığı ve tapu kayıtlarının çekişmeli parselleri kapsadığı tartışmasızdır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 46/1. maddesinde öngörülen şartların davacı taraf yararına gerçekleşip gerçekleşmediği yönündedir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 46. maddesinin 1. fıkrasının 2 ve 3. fıkralarıyla birlikte değerlendirilmesi zorunludur. 2. fıkrada Hazine adına tescil edilen taşımazların toprak tevzii suretiyle verilmesi halinde işlemleri tamamlanmamış olsa bile başka bir şart aranmaksızın hak sahipleri adına tespit ve tesciline karar verileceği öngörülmüş, 3. fıkrasında ise kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Hazinenin mülkiyetinden çıkmış taşınmazlar hakkında bu madde hükmünün uygulanamayacağı belirtilmiştir. Köy Hizmetleri Siirt İl Müdürlüğünün cevabı yazısında davaya konu taşınmazlarla ilgili olarak 13.11.1963 tarihinde tahsis haritası tanzim edildiği ve 65 nolu Toprak Tevzii Komisyonunca onaylandığı vurgulanmıştır. Onaylanan tahsis haritasının 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 46/2. maddesinde öngörülen işlemleri tamamlanmayan toprak tevzi dağıtım işlemi olarak kabulü zorunludur. Bu durumda tahsis haritasında dava konusu parsellerle ilgili olarak dağıtım yapılması öngörülen kişilere husumetin yaygınlaştırılması suretiyle davaya katılmalarının sağlanması gerekirken, usulen taraf teşkil edilmeksizin hüküm kurulması isabetsizdir. Temyiz itirazlarının bu nedenlerle kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), bozma nedenlerine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına 25.12.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.