Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10958 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 12296 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : ILGIN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 19/11/2013NUMARASI : 2013/78-2013/504Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Kadastro sonucu, G. Mahallesi çalışma alanında bulunan, 315 ada 51, 52, 172, 309 ada 376, 498 ve 499 parsel sayılı 1.134.74, 1.589.86, 1.162.43 997.75, 760.72 ve 489.10 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, malikinin bilinememesi nedeniyle Hazine adına, 315 ada 171 parsel sayılı 2.323,22 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz ise kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle dava dışı Mehmet adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacılar E.. A.. ve R.. U.. miras yolu ile gelen hak ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak 315 ada 51, 172, 309 ada 376 parsel sayılı taşınmazlar hakkında tapu iptal ve tescil istemiyle dava açmışlardır. Yargılama sırasında 315 ada 172 ve 309 ada 376 parsel sayılı taşınmazlara yönelik davalarından feragat ettikten sonra davalarını ıslah ederek 315 ada 51, 52, 309 ada 498 ve 499 parsel sayılı taşınmazların adlarına tescilini talep etmişlerdir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne ve çekişme konusu 315 ada 51, 52, 171, 309 ada 498 ve 499 parsel sayılı taşınmazların davacılar E.. A.. ve R.. U.. adlarına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 36. maddesinde adil yargılanma hakkına yer verilmiştir. Adil yargılanma hakkının garantileri arasında "aleni yargılanma ilkesi" ve "hukuki dinlenilme hakkı" da yer almaktadır. Anılan prensiplerin amacı, yargılama sürecini ve kararın verilişini kamu denetimine açık tutmak suretiyle adaletin yerine getiriliş biçimini görünür kılmak, kamu eliyle karar verme sürecini denetleyerek kişinin adil yargılanma hakkını güvence altına almak ve adalete güveni korumaktır. Anılan prensipler, mahkemelerce alınan kararların, kendi üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmiş bulunan muhataplarına usulüne uygun biçimde bildirimini ve bu kapsamda kararların gerekçeli olmasını zorunlu kılmaktadır. Anayasamızın 141. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 27 ve 28. maddelerinde bu hususlara işaret edilmektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. ve 298. maddeleri kararın gerekçeli olmasına değinmiş olup, anılan maddeler uyarınca gerekçe, "tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri" içermelidir. Başka bir deyişle gerekçe; hüküm fıkrasında yazılı sonuçlara nasıl varıldığının tereddüte yer bırakmayacak şekilde açıklanmasıdır. Dava konusu somut olayda, belirtilen hususlar göz ardı edilerek davanın hangi gerekçe ile kabul edildiği konusunda açık bir gerekçe belirtilmeden taşınmazlar yönünden “davacıların bazı taleplerinde haklı, bazı taleplerinde haksız oldukları anlaşılmıştır” şeklinde gerekçe oluşturularak hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi, 315 ada 172 ve 309 ada 376 parsel sayılı taşınmazlar hakkında dava açılıp yargılama sırasında bu taşınmazlar yönünden davadan feragat edildiği halde bu konuda olumlu olumsuz bir hüküm kurulmaması da isabetsizdir, diğer taraftan; 315 ada 52, 309 ada 498, 499 parsel sayılı taşınmazlar dava dilekçesi ile dava konusu edilmeyip yargılama sırasında davanın ıslahı ile davaya dahil edilmişlerdir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29.06.2011 gün ve 2011/1-364- 453 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı gibi hakkında dava açılmayan bir yerin dahili dava yoluyla dava kapsamına dahil edilmesi mümkün olmadığı gibi ıslah yoluyla dahi davaya ithaline ve dava konusu haline getirilmesine yasal açıdan olanak bulunmamaktadır. Zira davanın konusunu taşınmazın bizatihi kendisi oluşturmakta olup dava konusu edilmeyen taşınmazın hukuken dava konusu edilen taşınmaza nazaran başka bir müddeabih olması ve ayrı bir davanın konusunu teşkil edebileceği gözetilerek 315 ada 52, 309 ada 498 ve 499 parsel sayılı taşınmazlar hakkında hüküm kurulmaması gerekirken, yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması da isabetsizdir. Kabule göre de 315 ada 171 parsel sayılı taşınmaz ıslah yolu ile dahi davaya dahil edilmediği halde bu taşınmaz yönünden de hüküm kurulması ayrıca isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 01.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.