MAHKEMESİ : TRABZON KADASTRO MAHKEMESİTARİHİ : 13/10/2014NUMARASI : 2013/126-2014/44Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Uygulama kadastrosu sırasında O.Mahallesi çalışma alanında bulunan ve tapuda davacı A.. S.. adına kayıtlı eski 794 parsel sayılı 695,12 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 104 ada 9 parsel numarasıyla 637,88 metrekare yüzölçümlü olarak, tapuda davalı Faik ve müşterekleri adına kayıtlı eski 182 parsel sayılı 2640 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 104 ada 10 parsel numarasıyla 3.027,97 metrekare yüzölçümlü olarak tespit edilmiştir. Davacı A.. S.., uygulama kadastrosu sırasında kendisine ait taşınmazın yüzölçümünün eksildiği, sınırın yanlış belirlendiği ve yanlışlığın davalılara ait 104 ada 10 parsel sayılı taşınmazdan kaynaklandığı iddiasına dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, çekişmeli 104 ada 9 ve 10 parsel sayılı taşınmazların sınırının 03.06.2014 tarihli bilirkişi raporuna ekli krokide mavi çizgili yer olarak esas alınmasına, bu şekilde davacıya ait 104 ada 9 parselin 1.599,04 metrekare, davalılara ait 104 ada 10 parselin 2.066,80 metrekare olarak tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Faik tarafından temyiz edilmiştir.Mahkemece, somut olayda uygulama kadastrosunun, tesis kadastrosundaki sınırlar esas alınarak yapıldığı, mahalli bilirkişi ve davacı tanık beyanlarına göre asıl sınırın tesis kadastrosundan evvelde kaş olarak gösterilen sınır olduğu, dolayısıyla tesis kadastrosunda sınırın hatalı belirlendiği, uygulama kadastrosu ile bu hatanın düzeltilmesi gerekirken hatalı olan sınır esas alınarak yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne dair hüküm kurulmuşsa da, yapılan değerlendirme dosya kapsamına uygun düşmemektedir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 22/a maddesinde yer alan düzenlemeye göre; “tapulama, kadastro veya değişiklik işlemlerine ilişkin; sınırlandırma ölçü, çizim ve hesaplamalardan kaynaklanan hataları gidermek üzere uygulama niteliğini kaybeden, teknik nedenlerle yetersiz kalan eksikliği görülen ve zemindeki sınırları gerçeğe uygunluk göstermediği tespit edilen kadastro haritalarının tekrar düzenlenmesi ve tapu sicilinde gerekli düzeltmelerin sağlanması amacıyla tapulama ve kadastro görmüş yerlerde” yeniden kadastro yapılabilirse de bu hallerde mülkiyet ihtilafı çıkarılamaz ve çalışmalar sadece taşınmazların geometrik durumlarını belirlemek üzere teknik çalışmalarla sınırlıdır. Mahkemece yapılan keşif sonrası dosyaya ibraz edilen harita mühendisi bilirkişi raporundan, çekişmeli taşınmazlara yönelik yapılan uygulama kadastrosunda herhangi bir hata bulunmadığı belirtildiği ve bu durum rapor ekindeki krokide gösterildiği halde davanın reddine, çekişmeli 104 ada 9 ve 10 parsel sayılı taşınmazların uygulama tespiti gibi tescile dair hüküm kurulması gerekirken, mahkemece yapılan değerlendirme sırasında, uygulama kadastrosunun amacının mülkiyet ihtilaflarını çözmek olmadığı ve mülkiyet uyuşmazlıklarının uygulama kadastrosuna ilişkin davalarda tartışma konusu yapılamayacağı göz önünde bulundurulmaksızın davanın kabulüne dair hüküm kurulması isabetsiz olup, davalı Faik temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 30.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.