Taraflar arasında genel kadastro ile oluşan tapunun, tapu kaydına dayanarak açılan iptali davası sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:Yargıtay bozma ilamında özetle; "Önceki hükmün Yargıtayca bozulması üzerine yeni duruşma gününün taraflara tebliği için gerekli giderlerin ilgilisinden alınarak duruşma gününün tebliğ edilmesi ve işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi" gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda; davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.1- Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararda yazılı gerektirici nedenlere, çekişmeli parsellerin ortak kök miras bırakan M. Ali'den kaldığı kanıtlanamadığına göre yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile çekişmeli 1463 ve 1488 sayılı parsellere ilişkin hükmün (ONANMASINA),2- Çekişmeli 1501 sayılı parsele ilişkin temyiz itirazlarına gelince; Mahkemece çekişmeli parselin tarafların ortak kök miras bırakanı Mehmet Ali adına tapuda kayıtlı olduğu, 1948 yılında hasımsız olarak alınan veraset ilamına dayanarak intikal yapıldıktan sonra Mustafa'ya satıldığı, alıcının iyi niyetli olduğu kabul edilerek hüküm kurulmuştur. Muris Mehmet Ali'nin 1937 yılında öldüğü, davacı Fazilet'in 1966 yılında nüfusa kaydedildiği ketmi verese yapılarak tapuda intikalin gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Taşınmazı tapuda kayden satın alan Mustafa, davacının baba bir kardeşi Eşşe'nin eşidir. Bir başka anlatımla davalıların miras bırakanı Mustafa, davacının eniştesidir. Kanunu Medeni'nin 932 ve Türk Medeni Kanunu'nun 1024 maddeleri uyarınca "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen yada bilmesi gereken 3. kişi bu tescile dayanamaz". Davalıların miras bırakanı alıcı Mustafa hısımlık bağı nedeniyle davacının mirasçı olduğunu bilebilecek konumundadır. Bu nedenle, mahkemece alıcının iyi niyetli olduğunun kabulü dosya içeriğine uygun düşmemektedir.Hal böyle olunca; davacının payı ile sınırlı olarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. Temyiz itirazlarının bu nedenlerle kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 31.10.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.