Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9060 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17272 - Esas Yıl 2012





Tebliğname No : 11 - 2010/179902MAHKEMESİ : İzmir 3. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 05/11/2009NUMARASI : 2009/3 (E) ve 2009/418 (K)SUÇ : DolandırıcılıkDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamıyacaktır.Sanık M. S. adına Ziraat Bankası Bitlis şubesinden alınma 15/07/2006 keşide tarihli 650 TL bedelli çekin diğer sanık Bedrettin tarafından herhangi bir yetkisi olmadığı halde tanzim ve imza edilerek kullanıldığı ve müştekiye verildiği, müştekinin süresinde bankaya ibrazında çek bedelinin ödenmediğinin iddia edildiği somut olayda;Sanıkların, "amca yeğen oldukları ve iş ortağı olarak çalıştıklarına, bu süreçte sanık M. S. ait çekleri ortak olmaları nedeniyle kullandıklarına ve birbirlerinin yerine imza attıklarına..." dair beyanda bulunmaları karşısında; gerçeğin şüpheye yer vermeyecek şekilde açığa çıkartılması yönünden, olay öncesinde sanıkların ortak iş yapıp yapmadıklarının, sanık Bedrettin'in daha evvel de benzer şekilde katılan şirkete veya başkalarına verilmiş çek imzalayıp imzalamadığının, imzalamışsa bu çeklerin ödenip ödenmediğinin araştırılması, çekleri kabul eden şirketin yetkilisi ile adı geçen şirkette bu çeki kabul eden kişinin de tespit edilerek "söz konusu çekin hangi tarihli, hangi miktarlı alışverişler karşılığı kimden alındığının, alındığı sırada durumdan haberdar olunup olunmadığının, bu şekilde başka alışverişler de yapılıp yapılmadığının" sorulması ve var ise daha önceden sanık Bedrettin tarafından keşide edilmiş çek verilip verilmediğinin araştırılması verilmiş ise ilgili bankalardan bu çeklerin karşılığının ödenip ödenmediğinin sorulmasından sonra sonucuna göre, sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdiri gerekirken eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,Kabule göre;5237 sayılı TCK'nın 158/1-f-son maddesi gereğince hapis cezasının alt sınırının 3 yıl olduğu halde 2 yıl olarak belirlenmesi,Bozmayı gerektirmiş olup sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenle, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 07/05/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.