Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8776 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 19724 - Esas Yıl 2013





Tebliğname No : 9 - 2012/40830MAHKEMESİ : Mersin 8. Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 13/10/2011NUMARASI : 2010/591 (E) ve 2011/747 (K)SUÇ : Mala zarar verme, konut dokunulmazlığının ihlali, hakaretDosya incelenerek gereği düşünüldü;Mala zarar verme suçu, başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanılış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir. Hakaret suçunun oluşabilmesi için, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını incitecek ölçüde, somut bir fiil veya olgu isnat etmek yada yakıştırmalarda bulunmak yada sövmek gerekmektedir. Kişiye isnat edilen somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur. İsnadın ispatı konusu ayrıdır. Somut bir fiil ve olgu isnat etmek; mağdurun onur şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olacaktır. Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiilî belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir. Çoğu zaman isnat edilen fiil ve olgunun, hangi zaman ve yerde meydana geldiğinin belirtilmesi, onur ve saygınlığı incitecek niteliği tespit için yeterli olmaktadır. Tarafların sosyal durumları, sözlerin söylendiği yer ve söyleniş şekli, söylenmeden önceki olaylar nazara alınarak suç vasfı tayin olunmalıdır. Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girildikten sonra çıkmayan kişi konut dokunulmazlığı suçunu işlemiş olur. Konuta girmek, failin bütün vücudu ile tamamen konuta girmesi demektir. Bu nedenle, konutun eklentisi içinde olmamak kaydıyla, pencereden içeriye bakma, kapıyı dinleme camı tıkırdatma, dış kapı zilini çalma bu suçu oluşturmaz. Konuta veya eklentisine nereden girildiğinin önemi yoktur. Konuttan çıkmamak, konut sahibinin rızası ile girilen konuttan, söz, hareket ve tavırlarıyla kendisini çıkmaya davet edilmesine rağmen, çıkmamaktadır.Sanığın, kendisine ait evde kiracı olarak ikamet eden şikayetçiler ile kira ve aidat bedellerini ödememeleri nedeniyle husumetli olduğu, 29.05.2010 tarihinde şikayetçi M.. S..'in iş yerine giderek şikayetçiye hitaben ''sen şerefsizsin, sen ne biçim adamsın, seni rezil edeceğim'' şeklinde sözler söylemek suretiyle hakaret ettikten sonra, 31.05.2010 tarihinde gündüzleyin diğer şikayetçi Sevim'in ikametine giderek, rızası dışında içeriye girip, mutfakta bulunan muhtelif eşyaları kırarak zarar verdiği, bu şekilde sanığın, mala zarar verme, konut dokunulmazlığının ihlali ve hakaret suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda; Oluşa, sanığın savunmalarına, tanıkların anlatımlarına ve tüm dosya kapsamına göre; sanığın, 31.05.2010 tarihinde gündüzleyin şikayetçi Sevim'in ikametine giderek rıza dışında içeriye girip mutfakta bulunan muhtelif eşyalara zarar verdiğine ve diğer şikayetçi M.. S..'e hitaben hakaret niteliğinde sözler söylediğine dair şikayetçilerin anlatımları dışında, sanığın savunmalarının aksini gösterecek somut ve kesin bir delil elde edilemediğinin anlaşılması karşısında, kuşkudan sanık yararlanır ilkesi gözetilmeden, konut dokunulmazlığının ihlali, hakaret ve mala zarar verme suçlarından sanığın beraati yerine, delillerin takdir ve değerlendirilmesinde yanılgıya düşülmek suretiyle yazılı şekilde sanığın mahkümiyetine hükmolunması,Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 05.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.