Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8700 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 16720 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : DolandırıcılıkHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Sanık hakkında belirlenen gün sayısı, paraya çevrilirken sevk maddesi olarak TCK'nın 52/2. maddesi gösterilmemiş ise de, bu eksikliğin mahallinde tamamlanması mümkün görülmüştür.Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu,kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Taksi şoförleri tarafından müşterilerin dolandırıldığına ilişkin yoğun şikayetler üzerine Kadıköy Emniyet Müdürlüğünce bu amaçla ekipler oluşturulduğu, taksicileri kontrol altına alan bu ekiplerden tanık ... ve ...'in ... ...plakalı taksiyi gözetledikleri sırada taksi şoförü olan sanığın, müşteri müştekiden taksi ücreti olarak aldığı 20.00 TL’yi ucu yırtık diyerek kandırdığı, o sırada çantasından para aramakta olan şikayetçinin dalgınlığından yararlanıp, parayı cebine attığı, durumu gören görevlilerin müdahale ederek sanığı yakaladıkları, sanığın bu şekilde üzerine atılı suçu işlediğinin iddia edildiği olayda, sanık, müşteki ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamına göre atılı suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmakla hakkında verilen mahkumiyet kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Tekerrüre esas oluşturacak nitelikte hükümlülüğü bulunan sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nın 58. maddesinde düzenlenmiş olan ve güvenlik tedbirleri arasında sayılan tekerrür hükümlerinin uygulanmasını gerektiren durum ilk defa duruşmada ortaya çıkan bir hal değildir. Çünkü tekerrür hükümleri, önceden işlenen suçtan dolayı verilen hükmün kesinleşmesinden sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, diğer bir anlatımla yasada aranan diğer koşulların da varlığı halinde sanığın sabıkalı olması halinde uygulanmaktadır ki, sanık önceden işlediği bir suçtan dolayı hakkında bir mahkumiyet kararı verildiğini ve bu kararın kesinleştiğini, kısacası sabıkalı olduğunu bilmektedir. Nitekim, 29.06.2009 günlü duruşmada, nüfus kaydı ile birlikte adli sicil kaydı da okunan sanık, okunan belgelerinin doğru ve kendisine ait olduğunu belirtmiş, belge içeriklerinin doğru olmadığına ilişkin herhangi bir savunmada da bulunmamıştır. Dolayısıyla, adli sicil kaydı duruşmada okunmuş olup, tekerrüre esas hükümlülüğünü ve adli sicil kaydını kabul eden, içeriğine yönelik olarak herhangi bir itirazda bulunmayan ve temyiz dilekçesinde de hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmaması gerektiğine ilişkin bir açıklamada bulunmayan sanık, tekerrür hükümlerinin uygulanmasını gerektiren sabıkalılık halini önceden bildiğinden, bu durumun ilk defa duruşmada ortaya çıktığından söz etmek olanaklı değildir. Ancak, adli sicil kaydının sanığa okunup, diyeceklerinin sorulmaması halinde, adli sicil kaydında yer alan ve tekerrüre esas alınan ilamın kendisine ait olup olmadığı yönünde sanığa savunma hakkı verilmediğinden, bu durumda savunma hakkının sınırlandırılması nedeniyle yerel mahkeme hükmünün bozulması gerekebilecektir.Zira, sanığın adli sicil kaydında gözüken ve tekerrüre esas alınan mahkumiyet kararına konu olan suç, sanığın kimlik bilgilerini kullanan başka bir kişi tarafından işlenmiş olabilir ki, bu durumda sanığın hiç bilgisi olmaksızın tekerrüre esas nitelikte sabıka kaydı meydana gelmiş olacaktır. Diğer taraftan, tekerrür hükümlerinin uygulanmasını gerektiren sabıkalılık halini önceden bildiği anlaşılan sanığa ek savunma hakkı verilmesi halinde, savunmasında herhangi bir değişiklik olmayacağı gibi, mahkemece varılan sonuç da değişmeyecektir.Ayrıca, yerel mahkeme tarafından tekerrür hükümlerinin uygulanmasında usul ve yasaya aykırılık yapıldığının tespiti halinde, bu aykırılık temyiz edildiği takdirde Özel Daire tarafından bozma konusu yapılacaktır.Bu nedenle, 5237 sayılı TCK'nın 58. maddesi uyarınca tekerrür hükümlerini uygulayan yerel mahkemece sanığa ek savunma hakkı verilmemesi usul ve yasaya uygun olup, bozma nedeni yapılmamıştır.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;Hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanığa fazla ceza tayini ve suça konu paraların 5237 sayılı TCK'nın 54. maddesi uyarınca zor alımına karar verildikten sonra işlem yapılmak üzere T.C. Merkez Bankasına gönderilmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK'nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; fakat, bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun'un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hüküm fıkrasından, adli para cezasının uygulanmasına ilişkin olarak sırasıyla "6 gün", "2 gün" ve "40TL" adli para cezası terimlerinin tamamen çıkartılarak yerine, sırasıyla "5 gün", "1 gün", "20 TL" adli para cezası ibaresinin ve yine hüküm fıkrasına “ zoralımına karar verilen paraların işlem yapılmak üzere T.C. Merkez Bankasına gönderilmesine” ibaresinin eklenmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 05.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.