MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Nitelikli dolandırıcılık (değişen suç vasfına göre dolandırıcılık)HÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Sanık hakkında belirlenen gün sayısı, paraya çevrilirken uygulama maddesi olarak TCK'nın 52/2. maddesi gösterilmemiş ise de, bu eksikliğin mahallinde tamamlanması mümkün görülmüştür. Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği,fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu,kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.TCK'nın, 158. maddenin İkinci fıkrasında yer alan bu düzenlemeyle failin, kamu görevlileriyle ilişkisi olduğunu,onlar nezdinde hatırı sayıldığını ileri sürerek ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak,başkasından menfaat temin etmesi nitelikli dolandırıcılık kabul edilmektedir. Suçun maddî unsuru,kamu görevlileri yanında hatıra sayıldığının, onlarla ilişkisi bulunduğunu iddia ederek,yapılacak aracılık karşılığında kamu görevlisine verilmek üzere,para veya başkaca menfaat almak,kabul etmektir. Kamu görevlisi, TCK madde 6’da tanımlanmış ve açıklanmıştır. Bu suçun meydana gelmesi için,suç konusunun resmî nitelikte bir iş olması ve failin kamu görevlileriyle ilişkisi olduğundan bahsederek dolandırıcılık eylemini gerçekleştirmesi gerekir. Faildeki ahlaki kötülüğün,yalnız başkalarını dolandırmakla kalmayıp, aynı zamanda kamu görevlilerini şüphe altına sokmasındaki vahameti,suçu nitelikli hâle getirmiştir. Bu iddia yapıldığında,o kamu görevlisinin gerçekten var olup olmadığı,yada o işi yapmaya yetkili bulunup bulunmadığının bir önemi yoktur. Ancak nüfuzdan faydalanacağı söylenen kişinin kamu görevlisi olması gerekir. Kamu görevlisi sayılmayan bir kişiyle ilişkisinden dolayı bir yarar sağlanması halinde bu nitelikli hal uygulanmayacaktır. Kamu görevlisinin taraflarca tanınan ve bilinen bir görevli olması aranmaz. Asıl olan tarafların anladıkları ve anlattıkları memurun makam olarak belirlenebilen bir görevli olmasıdır. Failin mağdurdan sağladığı çıkarı…. Başsavcısına,… kaymakamına, vereceğim şeklindeki beyanında Başsavcının,Kaymakamın kişi, makam ve görev olarak yeterince belirliliği bulunmaktadır. Failin, belirli bir memur yanında hatırı sayıldığından bahsedilmeksizin, bakanlardan, milletvekillerinden, hakimlerden, tanıdıkları olduğu ve işi halledeceğini söyleyerek çıkar sağlanması halinde basit dolandırıcılık söz konusu olacak ve TCK'nın 158/2. maddesi uygulanamayacaktır. Keza,failin, belli bir memur yanında hatırı sayıldığından söz etmeksizin kendisini Kamu kurumunda görevli (müfettiş, genel müdür vb.)olarak tanıtıp müştekinin tayinini yaptırabileceğini söylemesi halinde eylemi,basit dolandırıcılık suçunu oluşturacaktır. Kamu görevlisine gerçekten ve onun bilgisi içinde çıkar sağlanmış ise eylem rüşvet suçunu oluşturacaktır.Katılanların kardeş olup...’da birlikte ikamet ettikleri, olay tarihinden yaklaşık bir yıl önce internet aracılığıyla ...’da ikamet ettiğini söyleyen sanık ...’la tanıştıkları, olay tarihinden bir hafta önce de ...’da buluşarak yüz yüze görüşmeye karar verdikleri, sanık ...’ın, yanında “dayısının oğlu ...” olarak tanıttığı bir başkasını da getirdiği, bir hafta süre ile sanık ... ve ...’ın, katılanların evinde misafir olarak kaldıkları, sohbetleri sırasında katılan ...’ın iş aradığını öğrendikleri, sonrasında ...’a döndükleri, daha sonra sanık ...’ın katılan ...’ı telefonla arayarak “sana iş bulduk, hemen arabaya bin gel, belediye başkanına 2.000 TL verirsek itfaiye eri olarak işe alacak, biz 1.000 TL bulduk, sen de 1.000 TL bul, gel, eksik olursa burda tamamlarız” dediği, katılan ...’ın da işe gireceği ümidiyle aynı gün kardeşi katılan ...’la birlikte, yanlarına para ve altınlarını da alarak ...’a geldikleri, daha sonra, sanık ... ve ... isimli şahsın, katılanları otobüs terminalinde karşılayıp bir eve götürdükleri, geç saatlere kadar sohbet ettikleri, sanık ve arkadaşının, katılan ... ile yalnız kaldıkları sırada, sabah olduğunda belediye yetkilisine verilmek üzere yanında getirdiği parayı ve eksik kalan kısmı tamamlamak için değerli eşyalarını istedikleri, katılan ...’ın da üzerindeki üç adet cumhuriyet altını, dört adet çeyrek altın, ...marka cep telefonu ve kardeşi katılan ...'a ait ... marka cep telefonlarını verdiği, sanığın “senin yerine sınava girip Lise diploması alacak kişiye ait” diyerek Dicle Üniversitesi'nden bir öğrenciye ait kimlik kartını verdiği, sabah 05.00 sıralarında sanık ...’ın, katılanları, ... isimli şahısla birlikte belediyeye gönderdiği, katılanların ...’la birlikte taksiye bindikleri, ... isimli şahsın “yanımda Türk Parası yok, 30 TL verin, ben parayı bozdurup geleyim” dedikten sonra katılanları Sur Belediyesi binası yakınlarında taksiden indirdiği, katılanların bir süre bekledikleri, ... isimli şahsın dönmemesi üzerine dolandırıldıklarını anlayarak kolluğa müracaat ettikleri, böylece sanığın nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, sanığın, belirli bir kamu görevlisi yanında hatırı sayıldığından bahsetmeksizin, belediye başkanına verilmek üzere katılanlardan para isteyerek haksız çıkar sağlaması eyleminin basit dolandırıcılık suçunu oluşturduğu dikkate alınarak, suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.Sanığın 5237 sayılı TCK'nın 43/1. maddesi kapsamında, aynı suç işleme kararıyla kanunun aynı hükmünün birden fazla ihlal ederek, değişik zamanlarda katılanlardan birden fazla kez haksız menfaat temin etmiş olması karşısında, zincirleme suç hükümlerinin uygulanmayarak eksik ceza tayin edilmesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır ve 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesindeki uygulamanın usul ve yasaya uygun olması karşısında tebliğnamedeki düzeltilerek onama düşüncesine iştirak edilmemiştir.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 28/04/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.