Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8004 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15660 - Esas Yıl 2012





Tebliğname No : 11 - 2010/136911MAHKEMESİ : Gaziantep 1. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 02/12/2009NUMARASI : 2008/435 (E) ve 2009/412 (K)SUÇ : Bankanın araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık, özel belgede sahtecilik Dosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlar??nın araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.Mağdur İ.. K..'nin aracından 07.07.2006 tarihinde Denizbank Tuzla Tersane Şubesine ait 0761011 seri numaralı çekin boş bir şekilde çalındığı, daha sonra suça konu çekin 24.12.2006 tarih ve 14.250 TL bedelli olarak doldurulup piyasaya sürüldüğü, sanığın da bu çeki piyasadan temin ederek 14.10.2006 tarihinde satın aldığı triko kazakların karşılığında katılan A.. B..'a verdiği, akabinde söz konusu çekin sahte olduğunun anlaşılması üzerine sanığın ortadan kaybolduğunun iddia edildiği olayda,1-Sanığın aşamalarda değişmeyen ifadesinde, suçlamaları kabul etmemesi, 08.01.2010 havale tarihli sanık müdafi tarafından verilen temyiz dilekçesinde, sanığın suça konu çeki Osmaniye'nin Çardak köyünde ikamet eden M. Ç.'dan aldığının ve çekin önceden doğmuş bir borç için verildiğinin belirtilmesi karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması açısından, adı geçen M. Ç. ile söz konusu çek arkasında ciroları bulunan K. Ö ve M.K isimli kişilerin gerçek olup olmadıklarının araştırılması, böyle kişiler var ise, açık kimlik bilgileri ve adreslerinin tespit edilerek bilgi sahibi sıfatıyla beyanlarına başvurulması, suça konu çekin ne şekilde ellerine geçtiği, kimden aldıklarının sorulması, bu kişilerin sanıkla ilgilerinin araştırılması, sanığın ve tespit edilen diğer kişilerin yazı ve imza örneklerinin alınarak çekteki ciro ve keşideci imzalarının veya diğer yazıların kendilerine ait olup olmadığının ekspertiz raporu ile kesin olarak belirlenmesi, yine sanığın önceden doğmuş bir zarar veya doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunması halinde zarar veya borç, kandırıcı nitelikteki davranışlar sonucu doğmayacağından dolandırıcılık suçunun oluşmayacağı da dikkate alınarak, suça konu sahte çekin katılana önceden doğmuş borç karşılığında verilip verilmediğinin, katılana ait iş yerinin ticari defter, belge ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak tespit edilmesinden sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,2-Kabule göre de; sanığın, 16/07/2009 tarihinde talimatla alınan ifadesinde, borcunun bir kısmını aracını vererek kalan kısmını da pantolon ve kazak gibi bir takım eşyalar ile ödediğini belirtmesi karşısında, katılana, sanık tarafından zararın tamamen veya kısmen giderilip giderilmediği, kısmi ödeme varsa; 5237 sayılı TCK’nın 168/4. maddesi kapsamında, bu kısmi ödemeye rızası olup olmadığının sorularak, sonucuna göre sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 168/2. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,3-Sanığın tekerrüre esas alınan sabıkasının 3167 sayılı Kanunun 16/1-3 maddeleri uyarınca verilmiş para cezası olup, 5941 sayılı Kanunun 03.02.2012 tarih ve 6273 sayılı Kanun ile değişik 5.maddesinde öngörülen yaptırımın, idari para cezasına dönüşmesi nedeniyle, sanık hakkında CMK'nın 231. ile TCK'nın 50, 51, 58 ve 62 maddelerinin uygulanması yönünden yeniden takdir ve değerlendirilme yapılmasında zorunluluk bulunması,Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.