MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : Dolandırıcılık HÜKÜM : Mahkûmiyet Dosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli,olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Sanığın, tedavi için Tarsus Devlet Hastanesinde bekleyen katılana kendisini banka görevlisi olarak tanıtıp devletin emekliler için 370,00 TL fark parası verdiğini, ancak bu parayı almak için 150,00 TL parayı bankaya yatırarak hesap açtırması için son gün olduğunu söyleyip, katılanın yanında bulunan 90,00 TL parayı aldığı, üstünü kendisinin tamamlayacağını, farkı alınca parasını geri verebileceğini söylediği, beraberce hastaneden çıkıp üst geçide geldiklerinde, kimliğinin fotokopisini çektirmesini istediği katılanın geri geldiğinde sanığın ortadan kaybolduğunu gördüğü somut olayda; sanığın inkara yönelik savunmasına karşın, 08.06.2010 tarihli duruşmada yaptırılan fotoğraf teşhis işlemi karşısında dolandırıcılık suçunun oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.Sanık hakkında dolandırıcılık suçundan hüküm kurulurken TCK'nın 157. maddesinde adli para cezası da öngörülmesine rağmen sadece hapis cezasına hükmedilmesi suretiyle eksik ceza tayini aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarına ilişkin hak yoksunluğunun, aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilmeye kadar, 1. fıkrada yazılı diğer hak yoksunluklarının cezanın infazı tamamlanıncaya kadar uygulanabileceği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükümde 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölüme "53. maddenin 3. fıkrası uyarınca 1.fıkrasının (c) bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına" ibaresi eklenmek suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 17.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.