Tebliğname No : 11 - 2010/99805MAHKEMESİ : Aydın 1. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 28/10/2009NUMARASI : 2008/257 (E) ve 2009/291 (K)SUÇ : Nitelikli dolandırıcılıkDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır. TCK'nın 158. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan bu düzenlemeyle failin, kamu görevlileriyle ilişkisi olduğunu, onlar nezdinde hatırı sayıldığını ileri sürerek ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin etmesi nitelikli dolandırıcılık kabul edilmektedir. Suçun maddî unsuru, kamu görevlileri yanında hatıra sayıldığını, onlarla ilişkisi bulunduğunu iddia ederek, yapılacak aracılık karşılığında kamu görevlisine verilmek üzere, para veya başkaca menfaat almak, kabul etmektir. Kamu görevlisi, TCK madde 6’da tanımlanmış ve açıklanmıştır. Bu suçun meydana gelmesi için, suç konusunun resmî nitelikte bir iş olması ve failin kamu görevlileriyle ilişkisi olduğundan bahsederek dolandırıcılık eylemini Gerçekleştirmesi gerekir. Faildeki ahlaki kötülüğün, yalnız başkalarını dolandırmakla kalmayıp, aynı zamanda kamu görevlilerini şüphe altına sokmasındaki vahameti, suçu nitelikli hâle getirmiştir.Bu iddia yapıldığında, o kamu görevlisinin gerçekten var olup olmadığının, ya da o işi yapmaya yetkili bulunup bulunmadığının bir önemi yoktur. Ancak nüfuzdan faydalanacağı söylenen kişinin kamu görevlisi olması gerekir. Kamu görevlisi sayılmayan bir kişiyle ilişkisinden dolayı bir yarar sağlanması halinde bu nitelikli hal uygulanmayacaktır. Kamu görevlisinin taraflarca tanınan ve bilinen bir görevli olması aranmaz. Asıl olan tarafların anladıkları ve anlattıkları memurun makam olarak belirlenebilen bir görevli olmasıdır. Failin mağdurdan sağladığı çıkar...Başsavcısına, ...kaymakamına, vereceğim şeklindeki beyanında Başsavcının, kaymakamın kişi, makam ve görev olarak yeterince belirliliği bulunmaktadır. Failin, belirli bir memur yanında hatırı sayıldığından bahsedilmeksizin, bakanlardan, milletvekillerinden, hâkimlerden, tanıdıkları olduğu ve işi halledeceğini söyleyerek çıkar sağlanması halinde basit dolandırıcılık söz konusu olacak ve TCK'nın 158/2. maddesi uygulanamayacaktır. Keza, failin, belli bir memur yanında hatırı sayıldığından söz etmeksizin kendisini kamu kurumunda görevli (müfettiş, genel müdür vb.) olarak tanıtıp müştekinin tayinini yaptırabileceğini söylemesi halinde, eylemi basit dolandırıcılık suçunu oluşturacaktır. Kamu görevlisine gerçekten ve onun bilgisi içinde çıkar sağlanmış ise eylem rüşvet suçunu oluşturacaktır.Şikayetçi ile sanığın oğlunun kısa bir süre aynı işyerinde çalıştıkları, bu vesileyle sanığın şikayetçiyi de tanıdığı, şikayetçinin, sanıkla sohbetleri esnasında KPSS'den 85 puan almasına rağmen atamasının yapılmadığından bahsederek işsizlikten yakındığı, bunun üzerine sanığın, şikayetçiye bu işi halledebileceğini, kendisine iş bulacağını, DYP eski milletvekili N. C.'nin akrabası olduğunu, mecliste ve bakanlıklarda tanıdığının olduğunu, ancak Ankara'daki işlerin yürümesi ve dosyaların hazırlanması için 750 TL gerekli olduğunu söylediği, bunun üzerine şikayetçinin sanığa gerekli belgeleri hazırlayarak istediği miktarda parayla birlikte teslim ettiği, aradan kısa bir süre geçtikten sonra sanığın şikayetçiyi tekrar arayarak işini takip ettiğini belirtip müdüre para vereceği bahanesiyle yeniden para talep ettiği, hatta şikayetçinin kendisine olan güvenini pekiştirmek için şikayetçiyi Kızılay'da bir büroda meclis personel alım görevlisi olduğunu söylediği bir şahısla tanıştırdığı, bu şekilde şikayetçinin güvenini kazanan sanığın toplam 5.000 TL para almasına rağmen şikayetçiyi oyalayarak işe yerleştirmediği gibi aldığı paraları da iade etmediği ve bu şekilde nitelikli dolandırıcılık suçunun oluştuğu iddia ve kabul olunan somut olayda; Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak ; 1- 5237 sayılı TCK'nın 158. maddesinin 2. fıkrasındaki nitelikli dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için suç failinin ismen söylemese bile kimden söz edildiğini karşı tarafın anlayacağı şekilde makamı, rütbesi, ünvanı ve lakabını söylediği kamu görevlilerini tanıdığını onlar nezdinde hatırının sayıldığını, işini yaptıracağını söyleyerek mağduru kandırması gerektiği, somut olayda ise sanığın ismini bildirdiği kişinin suç tarihi itibariyle milletvekili olmadığı bu nedenle kamu görevlisi sayılamayacağı anlaşıldığından sanığın, eyleminin TCK'nın 157/1. maddesi kapsamında basit dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilmeden unsurları oluşmayan TCK'nın 158/2. maddesi uyarınca uygulama yapılması,Kabule göre de; 2-Sanığın, bir suç işleme kararının icrası kapsamında şikayetçiye karşı aynı eylemi birden fazla işlemesine rağmen TCK'nın 43/1. maddesinin uygulanmaması suretiyle eksik ceza tayini, Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı kanunun 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, 16.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.