Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 7226 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15477 - Esas Yıl 2012
MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : DolandırıcılıkHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Somut olayda; sanığın, sanık ...'tan alacağı olduğu ve sanık ...'ın müştekiden 10.000,00 TL borç istediği, müştekinin de kefil talep edip, sanığın kefil olması halinde borç parayı vereceğini söylediği, sanık ...'ın sanık ile görüşerek durumu anlattığı ve sanığın düzenlenecek senedi kefil olarak imzalayacağını söylediği, müştekiye de sanık ...'a kefil olacağını belirttiği, sanık ...'ın suça konu senedi imzalamasını söylediğinde sanığın "ben yeminliyim, kefil olarak imza atmam" diyerek senedi imzalamadığı, sanık ...'ın ısrarı üzerine bir kağıt üzerine imza atarak "bu imzaya benzer imzayı da sen senede at" dediği, sanık ...'ın da sanığın imzasının benzerini senetteki kefil bölümüne attığı ve birlikte müştekinin yanına gittikleri ve senedi gösterdikleri müştekinin sanığa senedin kendisine ait olup olmadığını ve kefil olup olmadığını sorduğunda, sanığın imzanın kendisine ait olduğunu ve sanık ...ın borcuna da kefil olduğunu söylediği, bunun üzerine müştekinin sanık ...'a 10.000,00 TL verdiği, sanık ...'ın bu paranın 4000,00 TL'sini borcuna karşılık sanığın hesabına aktardığı, daha sonra paranın ödenmemesi üzerine müştekinin yaptığı icra takibine sanık tarafından imzanın kendisine ait olmadığı yönünde itirazda bulunulduğu ve alınan bilirkişi rapora göre de imzanın sanığın elinden çıkmadığının tespit edildiği anlaşılmakla, dolandırıcılık suçunun işlendiğine dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;Hapis cezası alt sınırdan tayin olunduğu halde ayrıca yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden aynı gerekçeyle adli para cezasına esas alınması gereken tam gün sayısının alt sınırdan uzaklaşılarak tayini suretiyle çelişkiye düşülmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususların aynı kanunun 322.maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkralarındaki adli para cezalarının belirlenmesine ilişkin bölümlerdeki "20 gün", "10 gün","8 gün" ve "160.00 TL" ibarelerinin yerine sırasıyla "5 gün", "2 gün", "1 gün", "20,00 TL" ibarelerinin eklenmesi; suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 16.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.