Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7073 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 13503 - Esas Yıl 2013





SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilikDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.Sanığın, "işlettiği markette satmak için katılandan küçük miktarlarda temizlik eşyası aldığını ve bedellerini nakit olarak ödediğini, 2008 yılı Mart ayı sonlarında katılandan temizlik malzemesi almak istediğini; ancak almak istediği temizlik malzemelerinin parasını bono tanzim ederek ödemek istediğini söylediğini, katılanın ise bono kabul etmeyerek nakit ya da çek karşılığı satış yaptığını belirttiğini, bunun üzerine çek ile ödeme hususunda katılanla anlaştığını, almak istediği eşyaların listesini katılana verdiğini, listedeki malları hazırlayan katılanın bu malları sanığın işyerine teslim ettiğini, çeki daha sonra vermesi hususunda anlaştıklarını, bir süre sonra katılanın çeki almak için gelmesi üzerine boşanmış olduğu karısı Miyase’ye ait olan çek koçanını kızından istediği, kızının kendisine vermiş olduğu bu çeki doldurarak katılana verdiğini, "çek sahibi Miyase’nin de kantin işletmekte olduğunu, oğlu adına açılan ve eski kocası tarafından işletilen markete ticari işlerinde yardımcı olması için çek defterini verdiğini, oğlu tarafından kullanıldığını, kullanılan bu çekin kızı Y.. A.. tarafından babasına verilen çek olabileceğini" anlatmaları karşısında, sanığın karısına ait çekleri daha öncede karısının izniyle onun yerine imzalamak suretiyle benzer pek çok alışverişte kullandığı ve karısının da buna ses çıkarmayarak bu kullanımlara zımni rıza gösterdiği, oluşan zımni rızanın TCK’nın 26/2. maddesi gözetilerek sahtecilik suçunu oluşturmayacağı, sanığın, katılana verdiği suça konu çekten önce katılana borçlandığı, böylece önceden doğan borç nedeniyle sahte belge tanzim edilerek verilmiş olması karşısında, dolandırıcılık suçunun unsurlarının da oluşmadığı gözetilmeden, sanığın beraatı yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 14/04/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.