MAHKEMESİ :Çocuk MahkemesiSUÇ : Mala zarar verme HÜKÜM : Mahkumiyet Dosya incelenerek gereği düşünüldü;Anayasa Mahkemesi'nin 23.07.2009 gün ve 2006/65-2009/114 sayılı iptal kararının yürürlüğe girdiği 07.10.2010 tarihinden 6217 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 14.04.2011 tarihine kadar verilen tüm adli para cezalarının miktara bakılmaksızın temyize tabi olması nedeniyle sanık hakkında mala zarar verme suçundan verilen 1.500,00 TL adli para cezasının kesin olduğu anlaşılmakla; mahkemenin 25.03.2011 tarih ve 2009/394-2011/297 E-K sayılı ek kararının kaldırılması suretiyle yapılan incelemede;Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.Somut olayda; suça sürüklenen çocuk ...'nün, ... ... Evleri adlı siteye ait güvenlik kamerasını yerinden çekerek kırması şeklindeki eyleminin, mala zarar verme suçunu oluşturduğuna dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.5271 sayılı Kanun’un 325. maddesinde, cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilen sanığa yargılama giderlerinin yükletileceği düzenlenmiş ise de; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6/3-c maddesinde, her sanığın kendi kendini savunmaktan başka, kendisinin seçeceği ya da mali olanaklardan yoksun bulunuyor ve adaletin selameti gerektiriyorsa, mahkemece görevlendirilecek bir avukatın para ödemeksizin yardımından yararlanma hakkına da sahip olduğu belirtilmiş olup, Anayasa’nın 90. maddesinin son fıkrasında, usulüne uygun olarak yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmelerin kanun gücünde olduğu, anayasaya aykırılıklarının ileri sürülemeyeceği ve temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası sözleşmelerle kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda uluslararası sözleşme hükümlerinin esas alınacağı belirtilmiştir. Anılan hüküm uyarınca, hâkim, uyuşmazlıklarda, temel hak ve özgürlükleri düzenleyen ulusal kanunlarla, uluslararası sözleşmelerin çelişmesi durumunda, uluslararası sözleşme hükümlerine göre hareket etme durumundadır. Bu açıklamalar ışığında; CMK’nın 150/2. maddesi uyarınca, baroya yazı yazılarak 12-15 yaş grubunda bulunan suça sürüklenen çocuğun savunmasını yapmak üzere zorunlu müdafii görevlendirilmesi nedeniyle, müdafii için ödenen avukatlık ücretinin, dosyadaki bilgilerden mali olanaklardan yoksun olduğu anlaşılan suça sürüklenen çocuğa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesindeki düzenlemeye açıkça aykırı olarak yargılama gideri olarak yükletilmesine karar verilmesi,Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak bu aykırılığın aynı kanunun 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hüküm fıkrasının yargılama giderleriyle ilgili bölümündeki “259,20 TL” ibaresinin “39,20 TL” olarak değiştirilmesi ile gerekçeli kararın altında dökümü yapılan zorunlu müdafilik ücreti ile ilgili kısmın çıkarılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 14.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.