Nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından sanık ... hakkında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 158/1.f, 204/1 62/1 maddeleri gereğince cezalandırılmasına dair .... Ağır Ceza Mahkemesi'nin 30.06.2011 tarihli, 2010/336 esas, 2011/299 sayılı karar lehine vaki temyiz istemi üzerine onama talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23.11.2013 tarih ve 2011/287789 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmiş, Dairemizin 17.11.2014 tarih ve 2013/3051 Esas, 2014/18959 Karar sayılı kararıyla hükmün onanmasına karar verilmiştir.6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun yürürlüğe girmesi üzerine anılan kanunun 99. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK'nın 308. maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından yapılan itiraz üzerine dosya incelenerek gereği düşünüldü.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz dilekçesinde ileri sürülen düşünce yerinde görüldüğünden KABULÜNE, Dairemizin 17.11.2014 tarih ve 2013/3051 esas 2014/18959 sayılı kararının KALDIRILMASINA, Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının,özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sûjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.Sanığın, tamamen sahte oluşturulduğu tüm dosya kapsamı ile sabit olan, 13.08.2009 tarihinde vefat ettiği belirlenen Çapan Dağdaş'a ait ve ING BANK Aksaray Şubesi nezdinde bulunan çek hesabından, 30/11/2009 keşide tarihli, 7800.00 TL bedel içeren ve hesap sahibi tarafından düzenlendiği görünen çeki, bir şekilde temin ettikten sonra bir ticari alışverişe istinaden aldığı mal karşılığında katılana vererek haksız menfaat temin etmek suretiyle nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda;Oluşa, sanığın savunmalarına, katılanın beyanlarına, ekspertiz raporuna ve tüm dosya kapsamına göre; sanığın, bu şekilde gerçekleştirdiği sabit görülen eylemlerinin resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarını oluşturduğuna yönelik mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;Sanığın adli sicil kaydına konu olan Gülnar Sulh Ceza Mahkemesi tarafından, 01.11.2007 tarih ve 2006/109-144 sayılı ilamı ile 5237 sayılı TCK'nın 179/2 maddesi gereğince tayin olunan ve aynı kanunun 50 maddesi gereğince hapisten çevrilen 600 TL adli para cezasının, miktar itibariyle 1412 sayılı CMUK'nın 305/2.maddesi gereğince kesin nitelikte olduğu ve aynı kanunun 305/son maddesi gereğince tekerrüre esas alınamayacağı, bunun yerine sanığın adli sicil kaydında yer alan...Sulh Ceza Mahkemesinin, 2005/634 Esas, 2007/1316 Karar sayılı olan ve 765 sayılı TCK'nın 482/2. maddesi gereğince hakaret suçundan verilip, 18.01.2008 tarihinde kesinleşen, 09.04.2008 tarihinde yerine getirilen ve 647 sayılı İnfaz Kanunun 4.maddesi gereğince hapisten çevrilen 770 TL adli para cezasının tekerrüre esas alınması gerektiği gözetilmeden, hükümde yanlış sabıkanın gösterilmesi suretiyle sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nın 58.maddesi gereğince mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş olduğundan hükmün, 5320 sayılı Kanunun 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkında kurulan hükümden, tekerrüre ilişkin bölümün tamamen çıkartılıp yerine, "sanık hakkında....Sulh Ceza Mahkemesinin, 2005/634 Esas, 2007/1316 Karar sayılı olan ve 765 sayılı TCK'nın 482/2. maddesi gereğince hakaret suçundan verilip, 18.01.2008 tarihinde kesinleşen, 09.04.2008 tarihinde yerine getirilen ve 647 sayılı İnfaz Kanunun 4.maddesi gereğince hapisten çevrilen 770 TL adli para cezasına ilişkin ve tekerrüre esas olan mahkumiyeti nedeni ile hükmolunan cezasının, 5237 sayılı TCK'nın 58/6-7 maddesi gereğince mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı Kanunun 326/son maddesi uyarınca aleyhe değiştirmeme ilkesi gözetilerek 5275 sayılı Kanun'un 108/2 maddesi gereğince mükerrir olan sanık hakkında koşullu salıverme süresine eklenecek miktarın ... Sulh Ceza Mahkemesi tarafından, 01.11.2007 tarih ve 2006/109-144 sayılı ilamı ile 5237 sayılı TCK'nın 179/2. maddesi gereğince tayin olunan ve aynı kanunun 50 maddesi gereğince hapisten çevrilen 600 TL adli para cezası esas alınarak belirlenmesine" cümlesinin eklenmesi suretiyle diğer yönleri usul ve kanuna uygun olan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 12.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.